Ana içeriğe atla

Heey, belediyeler soyuluyor...

"Akıllı adam parmağıyla ayı işaret ederken, aptal adam aya değil parmağa bakar."

Konfüçyüs'ün bu sözünü bilmeyen yoktur.

Yazıya bu sözü hatırlatarak girmemin sebebi ise; benim bu yazı dizisiyle neyi işaret ettiğime değil de, küçük de olsa bazı çevrelerde milletvekilliği yaptığım partiyi yıprattığımın konuşulması.

Ben, heey hırsız var belediyeler soyuluyor, diye bağırıyorum.
Onlar 'ama bizim partili' diyor!

Hırsızın hangi partili olduğu, hırsız olmasının önüne geçmiş durumda...
Herkes kendi kafasında yarattığı heyhula ile (Zebullahın beta sürümü!) meşgul.

Yazı dizisine başlarken hatırlatmıştım oysa, milletvekilliği yaparken sadece Enerji dağıtım ihalelerinde çalınan 200 milyon dolarlık hırsızlığı açığa çıkarıp geri alınmasını sağlamış ve ardından da bu hırsızlığa dayanak teşkil eden özelleştirme ihale şartnamesini değiştirterek, geride kalan ihalelerde hiç olmazsa o maddeyle yapılan hırsızlığın önüne geçmiştim.

Dönemin Enerji bakanı Taner Yıldız ile yine dönemin Ulaştırma Bakanı, şimdinin Maliye Bakanı Lütfü Elvan ile TBMM Genel Kurulu'nda sert tartışmalarımız olmuştu. O zaman AKP'lilerden yediğim laf şimdi CHP'lilerden daha fazla değildi!

CHP'li belediyelerde yapılan soygunları yazıp üzerine gidince, benim partime zarar verdiğimi düşünen başta CHP'liler olmak üzere ve bu vesileyle de tüm hemşerilerime sormak istiyorum; hırsız bizden olursa sesimizi çıkarmayacaksak, başka partilerin hırsızlarına söz söyleme hakkımızı kaybetmiş olmaz mıyız?

Yoksa ben mi yanlış düşünüyorum?

Türkiye çapında talana bağırıp çağıralım ama CHP'li Adana belediyelerindeki hırsızlıklara ses çıkarmayalım yani, öyle mi?

Bence, CHP içinde hırsızlık yapanları da teşhir etmeliyiz ki, hem partimiz hem de siyaset arınsın, kimse çalamasın.

Bu itibarla, Berkay Duran'ın, çalıştığı Seyhan Belediyesi'nde imar dosyaları bulunan şirketin işlerini takip eden genç kıza karşı duygularının karşılıksız kalması üzerine, kırık bir kalbin isyanı ile, o şirketin dosyalarındaki yolsuzluk ve hukuksuzluk iddialarını içeren mektubu çok önemli.

Bu açıdan da, Mimar Neşe Çetin ile kız kardeşi olan Seyhan Belediye eski imar müdürü ve Belediye Başkan yardımcısı Neriman Çetiner, Seyhan Belediye eski Başkan Yardımcısı Ulaş Toros ve bir çok müteahhitlik şirketi ile yapı denetim firması hakkındaki iddiaların üzerine gidilmeli. Açılan soruşturma ve devam eden davaları her yurttaşın yakından izlemesi ve hırsızlığın kamuoyunda mahkum edilmesine destek vermesi gerek.

Ayrıca, dönemin Seyhan Belediye Başkan Yardımcısı, şimdinin Büyük şehir Belediye Genel Sekreter Yardımcısı avukat Türkan Eşli'nin dahli olduğu bütün iş ve işlemler, sadece yasal açısından değil, aynı zamanda çeşitli formüller üretilerek üstü örtülen dosyaların (projelerin) üzerindeki toz silinerek, ahlaki açıdan da içine düştükleri zaaf kamuoyu ile paylaşılmalı.

Bir sonraki yazıda devam ederek yetkilileri göreve çağıracağım...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen