Ana içeriğe atla

Kılıçdaroğlu'nun Zihnindeki Yük!

Bazı anlar vardır; zihninizdeki soru, bir dağı sırtlayıp kilometrelerce öteye taşımaktan daha ağır gelir. Umut etmek istiyorum ki, Sayın Kılıçdaroğlu böyle ağır bir yük taşımıyor!

Çünkü aşağıda aktaracağım açıklaması ile zihinlere taktığı sorular, kendilerini değersizleştirmiş olanların sadakatini satın aldıklarından oluşturan, cahil Belediye Başkanlarına işaret ediyor. Çocuksu bir özgüven eksikliğinden kaynaklı, zayıflık patolojisi içindeki başkanlar, övgüleri gerçek sanıp içselleştirerek her türlü hataya açık olabilir.

Aralarında Adana'nın da bulunduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Mersin gibi nüfusun ve milli gelirin neredeyse yarısına yakınını temsil eden 11 Büyük Şehir Belediyesi kendi atadığı Başkanların yönetimindeyken 'Belediyeleri rant dağıtım merkezi olmaktan çıkarmalıyız' diyen sayın Kılıçdaroğlu neden böyle bir açıklama yaptı?

Bu açıklamayı yapmadan önce partili belediye başkanlarına özel olarak bunları söylediğini düşünmemiz gerek; çünkü kamuoyuna açıklayacak kadar önem verdiği bir konuda, kendi atadığı Belediyeleri önceden uyarmamış olamaması düşünülemez?

Bunu yaptıysa ve yine de açıklama ihtiyacı duyup tüm Türkiye'nin bunları duyup bilmesini istediyse; kendi belediye başkanları da dahil olmak üzere yine tüm Türkiye'nin dikkatlerini belediyelerin üzerine çekme ihtiyacını neden hissetti sorusu geliyor insanın aklına?

Sayın Kılıçdaroğlu'nun hiç bir belediye ayrımı yapmadan halkın tüm dikkatlerini belediyelerin üzerine çekip; 'Belediyeleri rant dağıtım merkezleri olmaktan çıkarmalıyız' açıklaması, önceden özel uyarılarına rağmen rahatsız olduğu iş ve işlemlerin önüne geçememesinin işareti olabilir mi?

Maksadı, halkın belediye başkanlarını göz hapsinde tutarak rant dağıtım merkezleri gibi çalışmalarına engel olmak mı?

İktidar hedefli bir partinin Genel Başkanı, üstelik ülkenin yarısında yerel yönetimlerde iktidara gelmiş ve genel iktidara yürüyorken, kendi belediyelerini ayırmadan, çürümüşlük ve kirliliği anlatan 'rant ilişkilerine' dikkat çekerek ne yapmaya çalışıyor olabilir?

Açıklamayı yapan sıradan biri değil ki dikkate alınmasın. Konu da öyle geçiştirilecek, üzerinde durmaya değmeyecek bir mevzu da değil; siyaseti ve toplumu bitiren kirli ilişkiler.

Yıllarca yöneticilik yaptıktan sonra Türkiye'yi yönetmekten daha zor olan CHP'deki 10 yıllık Genel Başkanlık deneyimi olan Sayın Kılıçdaroğlu sanırım tecrübe, bilgi ve birikimi ile kendi partisine oy verenler dahil halka bir şeyler anlatmak istiyor.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun sırtındaki yük, bir dağı sırtlayıp kilometrelerce öteye taşımaktan daha ağır bir yük mü yoksa?

Öyleyse eğer, Kılıçdaroğlu'nun omuzlarındaki yükü azaltmak isteyen Belediye Başkanlarına önerim, aşağıdaki iki paragraftaki 'komplikasyonları' gösteriyorsanız, uyarılara neden olan yanlış uygulamaları yapmış ya da yapıyor olabilirsiniz ve o uyarı sizin içindir!

1- Hiç kimse 'her şeyi bilemez, her şeyi herkesten önce düşünemez'. 'Kesinlik' ifade eden meziyetler, hiç kimsenin sahip olamayacağı gibi sizin de sahip olamayacağınız bir lükstür. Sadece cahil yöneticiler, kendilerinin her zaman için en iyi fikre sahip olduğunu sanır. Bundan sakının.

2-Ancak cahil yönetici sınıfı, çevrelerini, kendilerini değersizleştirmiş olanların sadakatini satın aldıklarından oluşturur, onların övgülerini gerçek sanarak içselleştirir ki bu bir zayıflık patolojisidir; çocuksu bir özgüven eksikliğinden kaynaklanır. Bunun çaresi de cebinizi değil 'içinizi' zenginleştirmektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni gerçeklikler...

Eger barış süreci akamete uğramaz, uğratılmaz, yani alt kimlik milliyetçiliğinin siyaset üzerinde yaptığı serap etkisi dağılırsa ortaya çıkacak sosyolojik iklim, siyasetteki tıkanıklığı açacak seçeneklerin oluşmasının önünü açabilir. Aslında barış sürecinin de siyasi, ekonomik ve jeopolitik tıkanmaların bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Eski hikayeler albenisini kaybettikçe anlatıcılarının özgül ağırlığı da ortadan kayboluyor, farklı yollar aranması kaçınılmaz oluyor. Aynı emareler muhafazakar-laik çatışmasını kaşımanın ekonomik resmin üzerini örtmeye yetmemesi gerçeğinin ayyuka çıkması konusunda da görülebilir. Ama oralara şimdi girmeyelim... Alt kimlik tartışmalarının olmadığı bir Türkiye, siyasetin elle tutulur konular tartışılarak yapılmasını gerektiren bir ortama zemin hazırlayacaktır, en azından umudumuz o yönde. Böyle bir Türkiye'nin siyasi haritası nasıl görünür diye merak edenler varsa, son Almanya seçimlerine bir göz atmalarını öneririm. Sosyal Demokrasi'nin, anavat...

Beşiktaşlılar üzülmeyin, ADS sizin için de var...

Süper liği takip eden futbol taraftarları arasında Beşiktaş'ın küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş ADS'ye yenilmesi futbol ile ilgili ilgisiz bir çok kesimde dikkat çekmiştir. Bu yenilgiye şaşıran ve de özellikle üzülenler çoğunluktadır. Ama şaşıran ve üzülenler başta olmak üzere herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki Beşiktaş sadece bir futbol kulübüne karşı değil çok zor zamanlarda ve ancak tarihin belli dönemlerinde vücut bulabilecek bir şehrin ruhuyla karşılaştı. Ortaya çıkan sonuç da bunun karşısındaki için kaçınılmaz olacaktı. KİR, SUÇ; FUTBOL Yok, 1932'den 1968'e kadar Portekiz'in idaresini elinde tutan faşist diktatör António de Oliveira Salazar'ın rejiminin fado ve fatima ile birlikte üç dayanağından biri olduğu gerçeği ile özdeşleşen futbolu kutsayacak değilim.. (Portekizce: três F de Salazar) Futbol'un, kulüpler arasındaki karşılaşmalarının skor dışındaki gri alanına yoğunlaşıldığında, kendini ya da otoritesi için kitlelerde meşruiyet arayanlar...