Ana içeriğe atla

*1*Seyhan Belediyesi'nde Yaşanmış Kırık Bir Aşk Hikayesi

Çalarak biriktirdiği servet arşı aştığı halde hala kendisine onurlu ve namuslu muamelesi yapılmasını isteyenlerin, onları çalarken yakalayıp hakkında işlem yapmayanların, bunları bildiği halde susanların, altına imza atarak onaylayanların, belediye meclislerinde parmak kaldırarak suça ortak olanların, kamuoyuyla paylaşmayarak bu kirliliğin parçası olanların şehri Adana'da, belediyelerde yaşananları aktaracağım bir yazı dizisi tasarladım.

Bu günkü, ilki.

Karşılıksız kalan aşk, kırık kalan kalp, öldürücü sonuçlara yol açabiliyor. Gazete haberleri sonu felaketle biten bu tür hikayelerle dolu.

Temeli, Seyhan Belediyesi'nde yaşanmış ve sonu hüsranla bitip, küllenen bir platonik aşk hikayesine dayanan sonuçları kapsıyor.

Ama, ilk yazıda, memleketimizde artık milli spor haline gelen, yapanı değil, bunları yazan ve neredeyse yapmayanın ayıplandığı hırsızlık ile ilgili kişisel bir tecrübemi aktararak başlamak istiyorum;

2011-15 tarihleri arasında milletvekili olarak görev yaparken KİT komisyonunda dolar daha 2 lira bile değilken, birlikte çalıştığım Sayıştay denetçileriyle beraber o zamanki değeri ile yaklaşık olarak 200 milyon doları bulan bir yolsuzluğu ortaya çıkarmıştım.

Hırsızlığın dayanağını, daha baştan, ihale şartnamesi içine yerleştirilmişti!

Enerji dağıtım şirketlerinin özelleştirilip, şirketler devredilirken daha önce tüketilmiş enerji bedelleri tahakkuk ettirilmeyerek ya da tahakkuk etmişse de tahsil edilmeyerek ve kasada tutulması gereken paralar da gizlenerek şirketi satan alanlara aktarılmıştı.

Ben bunu fark edince konunun üzerine gittim. O dönemdeki Sayıştay'da bulunan namuslu denetçilerle beraber bu paraların geri alınması için yoğun bir takip süreci yaşadık. Önemli bir bölümünü geri aldık. Vermeyen şirketler aleyhine kamu davası açılmasını sağladık.

Ama en önemlisi ise, KİT komisyonunda ve TBMM Genel Kurulu'nda yaptığım konuşmalarla bu soyguna dayanak olan ihale şartnamesini değiştirterek, özelleştirilmesine gücüm yetmedi ama, daha ihaleye çıkarılmamış dağıtım şirketlerinin kasalarında para bırakılmasının önüne geçtim.

Bu ve buna benzer onlarca dosyada payımı alıp susarak servet biriktirebilirdim ama bu garip halkın cebinden çalınan yüzlerce milyon dolarlık yolsuzluk ve hırsızlığı önlediğim için, ünlü Meksikalı siyasetçi Carlos Hank Gonzales'in," Fakir bir politikacı, kötü bir politikacıdır" diye işaret ettikleri arasındayım!

Bu itibarla, 4 yıllık Milletvekilliğim sırasında görev yaptığım KİT komisyonunda yüzlerce milyon dolarlık yolsuzluk dosyalarıyla mücadele etmek yerine, attıkları, atmadıkları imzalarla sonradan zenginleşen belediye başkanları, meclis üyeleri ve bürokratlar gibi servet biriktirmiş olsaydım ben de zengin, dolayısıyla iyi politikacı sınıfına girmiş olacaktım!

İyi başkanları, iyi meclis üyelerini ve iyi bürokratları anlatmaya devam edeceğiz...


 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen