Ana içeriğe atla

Şişman kadın!...

12 yıldan bu yana CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturan Kemal Kılıçdaroğlu'nun çağrısıyla oluşan 6'lı masa ile HDP/YSP'nin başını çektiği Emek ve Özgürlük İttifakı, hem parlamento hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetti. Buna karşın, 21 yıldan bu yana iktidarda bulunan Erdoğan ise girdiği son seçimleri de net bir şekilde kazanarak hem içeride, hem de dışarıya karşı iktidarını tahkim etti.

Oy pusulalarının olduğu torbaları seçim kurullarına teslim eden gençler, Beylikdüzü ve İstanbul'un bir çok ilçesi ile Türkiye'nin bir çok il ve ilçesinde, CHP, İYİP, HDP/YSP binalarının duvarlarının dibine çökmüş ağlarken, Adana'nın ve muhtemelen daha bir çok ilin caddelerinde AKP'li gençlerin oluşturduğu konvoylar tur atıyordu...

Ülkemizde kazananın da kaybedenin de kendi konforundan feragat etmeden koltuğunda oturmaya devam ettiği seçim sonuçlarına çoktan alıştık. Bu fotoğrafı ortaya çıkaran şeyin ise parti içi demokrasinin işlevsiz hale gelmesi veya getirilmesi nedeniyle kaybedenlerin sorumluluk üstlenmeden koltuklarında oturmaya devam edebiliyor olması diyebiliriz.

Seçimlerin hangi nedenlerle nasıl sonuçlanacağına ilişkin düşüncelerimi paylaştığım yazılara arşivden ulaşılabiliyor. Birinci tur sonunda yazdığım 'Ertesi gün, sorular, cevaplar' başlıklı yazımda da ifade ettiğim gibi, ülkemiz ve bölgemizde yaşanılan bütün kötülüklerin müsebbibi olarak Erdoğan'ı gösteren ve onun gitmesi halinde her şeyin çok güzel olacağını vaaz eden muhalif cephenin, bırakın Erdoğan'ı gönderecek bir politik bir irade ortaya koymayı, bilakis izledikleri yol ve söylemlerini oluşturan düşünsel arka planın bütününe bakıldığında, ülkemizin bugün karşı karşıya olduğu hemen bütün sorunların temelini oluşturan konulara olan yaklaşımlarında aslında aynı tarafta olduklarının altını defalarca çizmiştim. Bu itibarla bir sürpriz ve beklenmedik bir sonuçla karşı karşıya olmadığımız ortada.

Dolayısıyla da, seçim sonuçlarının alındığı bir günde, bu politik iklim ve hakim siyasi hegemonyanın yarattığı koşullarda, böyle bir sonucun ortaya çıkmasının neden kaçınılmaz olduğuna dair anlattıklarımız ortadayken, buradan sonra nereye yol alınacağını öngörebilmek için, geldiğimiz duruma yol açan politik iklimi savunanların gerekçelerini, en azından mazeretlerimi dinlemek, iddialarını dayandırdıkları temelleri beklemek ve analiz etmek gerekiyor.

Ancak sonuç itibariyle görülecek ki bu seçimler ne 6'lı masanın iddia ettiği gibi bir son virajdı, ne de Erdoğan'ın iddia ettiği gibi ülkemizin bekası için bir oylamaydı. Bu seçimler, bir kez daha ortaya çıktı ki; yazılan senaryoya göre sahnelenen ve bütün figüranların kendilerine biçilen rolleri oynadığı bir gösterinin son perdesiydi. Ancak bu noktaya gelmişken şu ünlü latince deyişi de unutmamak gerekiyor: "Şişman kadın sahneye çıkmadan opera bitmez."




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen