Yıllar
önceydi. Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak gazetecileri eleştirirken ‘Ben
olmasam ne yazacaksınız, hepiniz işsiz kalırsınız’ diye söylenmişti.
Sanıyordu ki
özne kendisiydi.
Hayır, oturduğu koltuktu onu gündeme taşıyan aslında
ama O koltuk o zaman kendisine öyle düşündürtüp şimdi yukarıda aktardığımızı söyletivermişti
işte.
Bu kadar
sert değildi belki ama seçimle gelen halefi Sözlü de kızdığı gazetecileri
‘yererken’ ‘hepinizin toplam tirajı nedir ki, beni sosyal medyadan takip eden kaç yüz bin insan var’ diye çıkışmıştı.
Belki özel
birine işaret için söylemiş, bütün gazetecileri kastetmemişti ama nihayetinde haklıydı…
Toplam
gazetelerin tirajı, Sözlü’nün takipçisi kadar yoktu.
Hatta Sayın
Sözlü’nün takipçi sayısı şimdi Türkiye’deki bütün yazılı basının tirajından
bile fazlaydı… Şimdi ne durumda bilmiyorum.
…
Ben
gazetelerin tirajının Durak’ın yüz binlerce adet basılıp her eve dağıtılan ASKİ
gazetesinden( Sözlü devam ettirmişti) ya da Sözlü’nün takipçilerinden daha
önemli olduğunu anlatma çabasına girecek değilim elbette. Bilinir ki gerçeği
yazan ve sadece bir kişinin okuduğu haber bile, dünyanın bütün propaganda
makinalarından daha etkilidir, nitekim.
Hatırlatacağım
şeyler var;
Yukarıdaki
iki örnekten de anlaşıldığı gibi, iktidar erkini dönemsel olarak ellerinde
tutanlar, yönetirken, ellerindeki güç ve yarattığı kapasitenin şahıslarına özel
olduğunu sanıyorlar. Son 40 yıl içinde Adana’da Çolak, Durak, Aldırmaz, Sözlü
bunu yaşadılar. Dramatik olansa, bunun halka böyle yansıdığını anladıklarında
iş işten geçtiğinin ortaya çıkmasıydı.
Seneca’nın
(M.Ö30-M.S. 40) dediği gibi ‘Başlayan her şey bitiyor’.
Nihayetinde spot
ışıkları kapanıyor, şehir de karanlığı yaşamaya başlarken şişman kadın daha
yeni sahneye çıkıyor!
Diğeri ise, yazamadığım
süre içinde meslektaşlarıma nasıl da gıpta ile baktığımı itiraf etmem olacak.
Dünyanın en
gurur verici işini yapıyorsunuz.
Ama belki de
benim yeniden aranıza dönmemi sağlayan motivasyon size, işimizle, mesleğimizle
ilgili katkıda bulunma, arayışı. Ama hadi açık söyleyeyim; sizin
başardıklarınızdan pay alma, şehrin daha iyi nasıl yönetilir çizgisine
yaptığınız katkıya ortak olma arayışımdır.
Burada bir
Çin atasözünü anarak devam etmek istiyorum; Akan bir nehrin başında durup, uzun
bir süre seyrederseniz, içinden akıp giden bütün pisliklere tanıklık edersiniz.
Tabi bu
atasözünü anmamın nedeni akıp giden pisliğe işaret etme ayrıcalığına sahip
olanların, aynı zamanda tarihe düşecekleri nota yapacağım katkıyı da kuvvetli
inancımı, teyit etme ihtiyacımı anlatmasından.
…
Atasözünü
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Zeydan Karalar’a şehrimizi yönetmesinde küçük
bir katkı sunmak amacıyla bir soru ile bitirelim;
Sayın
Başkan, haklı olarak, 25 Kasım tarihli oturumda yönetiminizdeki belediyenin
ekonomik durumu ile ilgili bilgi verici rakamlar paylaşıp, sıkıntıyı
ortaklaştırmakla doğru bir yöntemde bulundunuz.
Biliyoruz,
haklısınız.
Sizden
Adanalılar adına ricamız şu; Yapılan bir araştırmaya göre İnsanın bir konuya
dikkati sadece 8 saniye olarak ölçülmüş. Adana için hayallerinizi
gerçekleştirmekten (şimdilik) alıkoyan, belediyenizin aylık ödeme tablosunu
teker teker açıklayıp, maaş alamayan, hizmet bekleyen hemşerilerinizi ve doğal
olarak gazetecileri bilgilendirseniz de, herkes Adana neden bu halde, kimin
cebine gidenin kahrını çekiyoruz bilse?
Önce buradan
başlayacağız…
…
Çok uzun
zaman olmuştu yazmayalı.
Aslında ‘
Neoliberaller CHP’yi nasıl ele geçirdi?’ adlı kitabım için yazmış ve yayınlamıştım.
1982 yılında
Yeni Adana Gazetesi’nde Çetin Remzi Yüregir’in karşısına oturduğumdan
başlatırsak miladı, Milletvekilliğimin sona ermesi ile verdiğim 4 yıl ara ile
birlikte toplam 37 yıl bitiyor.
Şimdi KENT
Tv ile ve Kent Blog’taki yazılarımla, yakın bir gelecekte de Kent dergi ile
olmak üzere yeniden sizlerle birlikte olacağım.
Turgay Develi
Yorumlar
Yorum Gönder