Milletvekilliği yaptığım dönemde ülke çapında 'ünlü’
olmadığım için TBMM Genel Kurulu’nda yaptığım konuşmalarımın içeriği, istediğim
ölçüde geniş kitlelere ulaşamamıştı.
ODA Tv’de ve aşağıda paylaştığım aynı içerikteki
yazılarım, daha ileri düzeyde ilgi
çekmişti.
Şimdi, hala, inandığım değerlerin yol göstericiliğinde
düşüncelerimi sizlerle paylaşarak, yaşadığımız hayatın mutlak ve çaresiz
olmadığımızı anlatıp duruyorum.
CHP üye ve delegeleri temelli yazılarımı, kişisel ikbal
beklentili olarak değerlendirenler varsa, onlar zavallı. Bu hedefli yazılarımın
nedeni, CHP örgütleri arınır ve parti içi koltuk kavgası yerine gerçekten
Mustafa Kemal’in kurduğu parti iradesine kavuşursa, ülkenin kurtuluşuna giden yol
yeniden aydınlanabilir inancımdandır. Öyle bir partide siyaset ve mücadele
onurunu yaşamak isterim elbette, ancak şimdiki bindirilmiş kıtalarla tiyatro
oynanan salonlarda figüran olmayı reddediyorum.
Yurttaşlarımız, ülkemizde yaşanan ve yaşamlarını felç eden sorunların nereden kaynaklandığını ve
bunların en geniş kesimi kapsayarak çözümünün ne olduğunu bilimin ışığında
görmek zorunda.
Öylesine bir kirli bilgi bombardımanı altında tutuluyoruz ki, bırakın sıradan yurttaşlar olarak
bizleri, ülkenin geleceğini belirleme iddiasındaki siyasi partilerin merkez
kadroları bile, kasıtlı değillerse, sorunun küçük parçaları üzerinden ve hamaset
nutukları ile çözümün anahtarının kendilerinde olduklarını anlatarak, vatandaşı
kandırıp oylarını almaya çalışıyorlar.
Mevcut kitle partileri arasında bulunan partim CHP’nin
ekonomi politikalarına dönük eleştirilerim ortada. Kaldı ki diğer partiler zaten vatandaşın yaşadığı, katlanmak zorunda kaldığı hayatın direk aracısı.
CHP’nin oy verenleri, üyeleri ve il ilçe, mahalle örgütlenme
yapıları ile parti politikasını oluşturup
uygulayanlar ayrı dünyaların insanları. Bu iki grubun dilek-istek ve beklentileri bambaşka.
Şöyle ki;
Hangi partiye oy verdiği fark etmeksizin vatandaşlarımızın tamamının yaşadığı sorunların nedeni ve bunların
çözüm yolları açısından, yani ekonomi politikası oluşturulması ve uygulanması açısından, CHP, Ak Parti, HDP, MHP, İP gibi kitle partilerinin
aralarında neredeyse hiçbir fark yok.
Hepsi, halkı sömüren ve yoksullaştıran, zengini daha zengin
yapan Neoliberal ekonomik düzeni şu ya da bu şekilde savunuyor ve hepsinin
reçetesi de yine birbirine çok yakın. Açın bakın, her partinin programı kontrolsüz bir piyasacılığı kutsuyor.
Bu düzeni sürdürmek için demokrasi, bu düzenin geleceği için
yargı bağımsızlığı, bu düzenin bekası için basın özgürlüğü arayanların çabaları
halkın yaşadığı sorunlara zerre yarar sağlamaz. 82 milyon yurttaştan neredeyse
80 milyonu ekonomi temelli mücadele veriyorken, ekonomik mücadele kazanıldığı takdirde, sözü edilen demokrasi, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü gibi kaygıların karşılanmasına dönük o 80 milyonun mücadelesi zaten ortaklaşacaktır.
Oysa ekonomik prangalar kaldırılmadan demokrasi ve yargı bağımsızlığı odaklı siyaset yapanların bu tercihinin temelinde yatan kaygıları, herkesin daha net görmesi gerek.
Oysa ekonomik prangalar kaldırılmadan demokrasi ve yargı bağımsızlığı odaklı siyaset yapanların bu tercihinin temelinde yatan kaygıları, herkesin daha net görmesi gerek.
Ülkemizi kıskaca alan bu
neoliberal düzen, ortaya çıktığı ABD-İngiltere'de dahi sert tartışmalara yol açıp, ‘Paydaş kapitalizmi’
adı altında, finans oligarşisine karşı düzen içi yeni pozisyonlar almaya çalışılırken,
CHP ülkemizde sorunun temeline inen önermelerin yanından bile geçmiyor.
Hepsi, bu zinciri kırıp halkın boynundaki prangayı çıkarmak
yerine, şu ya da bu şekilde zaman zaman sıkarak, zaman zaman genişleterek ama
hep boynumuzda o tasmayı taşımamızı istiyor.
Ülkemizde şu kadar yoksul, şu kadar aç, şu kadar işsiz, şu
kadar iş aramadan yılmış- vazgeçmiş insan var diyerek vatandaşın bilip
yaşadığını anlatarak siyaset yaptıklarını zannediyorlar! Siz vatandaş neden bu
hale geldi onu niye anlatmıyorsunuz?
Ülkemizin yaşanmaz hale gelmesine, 1980 darbesi ile
uygulamaya konulan 24 Ocak kararları, 1994 yılında imzalanan Gümrük Birliği
anlaşması, 1999 krizinde, IMF ve Dünya Bankası’nın dayattığı, Kemal Derviş’in
çıkardığı yasalarla çizilen ekonomi politikaları neden oldu. Bunların altında
da şimdiki bütün partilerin imzası var.
Son hükümet, bunu uygulayan da Ak Parti ve Erdoğan, bu
doğru.
Bu yasaları büyük bir iştahla uygulayan Erdoğan olsa da, bu
sonuçların yaşanmasına yol açan yasaları çıkaran, sonuçların böyle olacağını
gün gibi bilenleri, ‘al bunları uygula’ diyenleri ve o yasaları yok mu
sayacağız yani? Ya da bugün bile AK Parti'nin 2011 yılına kadar uyguladığı ekonomi politikalarını CHP çatısı altında utanmadan övenleri?
Hedefe sadece Erdoğan’ı oturtan bir siyaset dili, halkın
gözünden gerçekleri kaçırma arayışıdır ve buradan halkın yararına bir çözüm
çıkmaz.
Sonuçlarını yaşadığımız ve 'Neoliberaller CHP’yi nasıl ele
geçirdi?’ adlı kitabımda ayrıntılı olarak anlattığım yasaları değiştirmedikten,
bugün CHP’ye egemen olan Kemal Derviş ve neoliberal politikaları eksenli ekonomik-politik zinciri
kırmadıktan sonra, gerçekten ekonomik ve siyasal bağımsızlığımızı kazanacağımızı,
halkın yoksullaşmasının önüne, önerdiğiniz tedbirlerle geçileceğine halkın
inandığını mı sanıyorsunuz?
Halkın yoksullaşmasının sebebi, bugün kitle partilerinin
tamamının benimsediği ve mücadele içeriği açısından da temelde çok küçük
farklılıkların olduğu bu ekonomik düzen tercihi değişmedikten sonra, hiç
kimsenin yaşamında (milyonda bir kişinin kendini kurtardığı mucizelere
inananlara sözüm yoktur) temel bir değişiklik olmayacaktır.
Mezhep, alt kimlik, çok kültürlülük, çok renklilik gibi
tuzaklara düşmeyen, Mustafa Kemal’in
kurduğu kitle temelli CHP ülkemizi bu bataklıktan kurtarabilir.
CHP üye ve delegelerine uyarı çabam bundandır.
Aday da değilim kişisel beklentim de yok; Ama sizin de
iradenizi neyin oluşturduğunu merak etmiyor değilim, Nazım Hikmet ustanın –
akrep gibisin özneli-şiirinde anlattığı türden!
Elinizdeki kartın iki yüzü olduğunu daha önceki bir yazımda
anlatmıştım; Bir yüzü ekonomik ve siyasi düşkünlüğü resmeder, Delege
baronlarına teslimiyet ve Belediye Başkanlarına talep iletmede geçer.
Diğer yüzünü de yazmıştım.
CHP'nin savunduğu ekonomi politikasıyla ülkemizin kurtulması olanaksız, politika değişikliği şart.
Elinizdeki oy ile ya değiştirme gücünüzü kullanacaksınız ya da kendinizi kurtarmaya çalışacaksınız.
Elinizdeki oy ile ya değiştirme gücünüzü kullanacaksınız ya da kendinizi kurtarmaya çalışacaksınız.
Sonuçları tüm Adana, tüm Türkiye görecek.
Şimdi karar sizin Necip CHP delegeleri.
Bu kısır döngüden çıkabilmek için, lider(ler)e ihtiyaç yokmudur...?
YanıtlaSil