Çocuklar
belirli bir yaşa gelene kadar hayalleri ile gerçekleri karıştırırlar ya… Adana’da
güneş bizi kırmayıp tekrar yüzünü göstermeye başlayınca balkondan içeri
almakta güçlük çektiğimiz, evimizin sakini kedimiz Mesut için de bu geçerli
olabilir diye kaygılanıyorum.
Evin
balkonu neredeyse bir ormana açılıyor. Yüzlerce dönümden oluşan çam ve zeytin
ormanı içinde envai çeşit diğer ağaç türleri ve bu ortamda akan doğal hayat,
neredeyse her gün, her çeşit kanatlı kuş, arı ve benzeri hayvan ile kovalamaca
oynayan Mesut için tehlikeyi de beraberinde getiriyor.
Gözünüzü
üzerinden bir an bile ayırdığınızda ya bir kuşu kovalıyor ya da bir arıya pati
atarken göz göze gelebiliyorsunuz. En büyük tehlike ise oluşturduğumuz
korunaklı ortamı aşıp, kendini peşinden koştuğu kuşlar gibi zannedip, onların
peşinden uçabileceğini zannetmesi olurdu.
Böyle
durumlarla karşılaşmamak, oyununa da mani olmadan sık sık uyarıp
konsantrasyonunu bozmaya çalışmak, evdeki diğer ahalinin büyük sorumluluğu.
Ağır
bir görev bu, farkındayız. Sonuçta bir can taşıyor Mesut ve onsuz bir hayat
daha çekilmez olur. Bu nedenle evde kim varsa, ne iş yapıyorsa bırakıp, Mesut’un
balkon keyfine katılmak zorunda!
Henüz
daha “kurşun sıkma kıvamına!” gelmediğimiz için, sabah güneşinin tadını
çıkarabiliyoruz, onun sayesinde. Kitap okumak, dostlarla telefonda konuşmak, en
çok da yaklaşan CHP kurultayı üzerine endişelerimizi paylaşmak oluyor bu
sohbetlerin konusu.
Adana
başta olmak üzere büyükşehirlerde dayatılan tek adaylı kongreler, parti
kadrolarında ruh bükülmelerine yol açtı. 100 yıldır her koşulda ayakta duran
CHP örgütleri, belediye şirketlerine dönüşme tehlikesi ile karşı karşıya. Şimdi örgütte bulunmayı belediye ile iş
ilişkisi olarak görenlerin gelecekte belediye seçimlerinin kaybedilmesi
halinde boşaltacağı kadroların yeniden düzenlenmesinde zorluklarla
karşılaşılabilinir. Bu da DSP örneğinde yaşandığı gibi, vahim sonuçlar doğurabilir.
Buna
en iyi örneklerden bir tanesi yine Adana’dan, SHP’de Genel Sekreter Yardımcısı
iken istifa ederek Çukobirlik Genel Müdürlüğü koltuğuna oturan Sayın Sedat
Doğan’ın örgütlerde yarattığı boşluk olarak gösterilebilir.
Gerçi Genel Müdür olunca yüzlerce işçi alarak parti kadrolarının geçim sıkıntısına
bir nebze olsun çare oldu ve o günlerde. Günümüzde halen etkili, örgütlü bir
güç olan ‘Çukobirlikçiler’ denilen büyük bir kitleye de önderlik etme fırsatı
bulmuştu. Ama, Erol Çevikçe’nin kontenjan 1. sırasında yer alıp kendisinin de ikinci
sırayı kabul etmesi ile başlayan süreç, parti açısından büyük bir yıkımı da
beraberinde getirmişti.
Parti tabanı Sedat Doğan’ı ve dolayısıyla partiyi öyle bir cezalandırdı ki, ‘180 bin oyumuz var, bunun 80 bini oy vermese bile ben Milletvekili seçiliyorum’ diye konuştuğu söylenen Sayın Doğan’ın ikinci sırada katıldığı seçimlerde parti 100 bin oy kaybetmiş, kendisi de birkaç bin oyla seçilememişti.
Parti tabanı Sedat Doğan’ı ve dolayısıyla partiyi öyle bir cezalandırdı ki, ‘180 bin oyumuz var, bunun 80 bini oy vermese bile ben Milletvekili seçiliyorum’ diye konuştuğu söylenen Sayın Doğan’ın ikinci sırada katıldığı seçimlerde parti 100 bin oy kaybetmiş, kendisi de birkaç bin oyla seçilememişti.
Şimdi,
seçimi firesiz almak isteyenlerin tek tek kontrol ederek oluşturdukları delege
listesinden bağımsız olarak girdiği seçimde 180 dolayında oy alarak tarihi bir
sonuç alması, delegeyi kurşun asker yazanlara da iyi bir ders olmuştur
kuşkusuz. Kim bilir imza çektirme baskısı oluşturmasalar ve seçime iki adayla
gidilse neler olacaktı? Acı bir hatıra ve deneyim oldu parti ve bizim için bu.
Bu
şehirde yaşayan, benim de aralarında bulunduğum, on binlerce CHP üyesi, büyük
bir şeref ve onur duyarak Sayın Zeydan Karalar’ı, Büyükşehir Belediye Başkanı
yapmak için çalıştı. Şimdi, yukarıda anlattığım tüm bu tarihe tanıklık eden ve
o ekibin de içinde yer alan Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Zeydan Karalar,
kendisinden tek aday dayatmasında bulunan Genel Merkez yöneticilerinin bu
talebine, ”Parti üyesi herkes benim
kardeşim. Kim seçilirse seçilsin onunla çalışacağım” diyebilmeliydi.
Büyük
bir yoksulluk yaşayan, 30 yıldır iktidar yüzü görmeyen seçmen tabanını temsil
edenlerin oluşturduğu delegeleri tek adaya yönlendirerek seçeneksiz bırakmak istediğinizi almanızı sağlayabilir.
CHP
üye ve delegesi, ateşle sınanmış bilinciyle, partisinin varlığını kendi
varlığından üstte tutar. Seçilenler elbette partili ve seçim kurulunun verdiği
mazbatalarla sağlanan meşruiyetten öte, onlar, her bir CHP’linin gönlünde zaten
meşru ve yönetim iradelerine saygılıyız.
CHP’de
her makam onurdur. Ancak, seçici CHP üyelerine güvenmeyerek tek aday diyenler,
bunu sağlayanlar, böyle ölü toprağı serpilmiş salonlardaki kongrelerle
seçilenlere de haksızlık yapmışlardır.
Yorumlar
Yorum Gönder