Ana içeriğe atla

Ve, 6'lı muhalefetin hüsranı; kaçınılmaz sonuç...

Bir önceki hükümet döneminde yaşananlara duyulan öfke ile iş başına geldikten sonra şimdiye kadar yapılan hiçbir seçimi kaybetmedi.

Birçok kez anayasayı, son olarak da seçim kanununu partisi lehine değiştirdi. Bütün mahkemelere partiye sadık olan hizmetkarlarını yığdı.

İktidarı süresince zenginleştirdiği medya sahiplerini oyun dışına itti. Ellerindeki medya gücünü kendine katı şekilde sadık kişi ya da kuruluşlara satın aldırıp, medya ekosisteminin içini boşalttırdı.

Çoğu batılı siyasi gözlemci tarafından ülkenin bir derebeylik gibi yönetildiği, Avrupa normlarının çiğnendiği yönünde eleştiriler yapılıyor. Avrupa Birliği fonlarını müttefiklerine ve ailesine kanalize etmekle suçlandı.

Avrupa Komisyonu da bu iktidarı yolsuzluk, kamu alımlarındaki eksiklikler, çıkar çatışmaları ve yargı bağımsızlığının ihlallerinin yanı sıra kamu varlıklarının yeni oluşturulan özel vakıflara devri konusunda suçladı.

Olağanüstü hal ilan etti, süper yetkilerle iktidarını güçlendirdi.

Televizyon ve miting konuşmalarında milyarder George Soros ve onunla işbirliği içinde olan vakıf ve bazı yöneticilerini, medyayı, parayı ve ilişkilerini kullanarak seçimlere müdahale etmeye çalışmakla suçladı. Üniversitelerini kapattı, faaliyetlerini yasa dışı ilan etti.

ABD Başkanı Joe Biden tarafından Demokrasi Zirvesi'ne davet edilmedi.

Bütün bu suçlamalar ve Joe Biden örneğinde olduğu gibi çoğu batılı politikacı ve liderin öfkesine rağmen, taraftarlarının gözünde 'sürüsünü batının kurtlarından koruyan korkusuz bir lider' olarak kaldı.

Ülkedeki altı siyasi parti, kurdukları ittifak ile ilk seçimlerde onu yenmek için bir araya geldiler.

Bu birlik ilk zamanlarda muhalefeti heyecanlandırdı ve bu anketlere yansıdı.

O, 6'lı koalisyon üyelerinin meşruiyetleri sorgulayıp onları kaos ajanları olarak damgalarken, yoğunlaşan dış baskı, sarsıcı enflasyon ve 6 partiden oluşan birleşik muhalefet de onu yarın yokmuş gibi harcamakla, devlet varlıklarını satmakla suçladı.

6'lı muhalefet, ülkedeki yaygın yolsuzluğun ve azalan ücretlerin birçok kişiyi öfkelendirdiğini ve hatta iktidar partisi seçmenini bile çileden çıkardığını, bunun da dengeyi kesin olarak muhalefetin lehine çevirmeye yeteceğini savundu.

Bir önceki yerel seçimlerde, kırsal kesimde muhalefet partilerini alt ederek ülke çapında birinciliği kaptırmasa da, bazı büyük şehirlerde çoğunluğu elde edemedi. Muhalefet partileri 10 belediye başkanlığı kazandı ve bu onun ve partisinin bir seçimde aldığı en büyük yenilgi oldu.

Ona göre 6'lı muhalefet, nihayetinde ABD, AB, uluslararası finans kurumları ve küresel işletmelere hesap veriyordu. Bir çok siyasi analist onun bu tutumunun, ülkenin çıkarları ve ulusal egemenliği için birçok farklı müdahale biçiminden ülkeyi koruduğu gerekçesiyle halkını ikna etmeyi başardığını söyleyerek muhalefeti uyarsa da, bunlar muhalefet tarafından dikkate alınmadı.

ABD'nin, AB'nin, IMF'nin veya Dünya Bankası'nın şikayet ettiği üzere pek çok yanlış yola girip çıktı. Rusya'ya karşı bir kol mesafesi uzaklıkta ama temkinli bir şekilde NATO ve AB tarafında. “Aktif barış politikası” izliyor.

Yüksek enerji fiyatları, hayat pahalılığı, göçmenler gibi sorunlar ve sınırındaki savaşa rağmen seçmeni onu terk etmiyor ve partisi hala birinci parti. Şimdilerde 'onlar bize ne yapmamız gerektiğini söyleyemez' diyen, işi, "stratejik derinlik"le değil, “stratejik sakinlik”le yapan bölgesel bir illiberal bir ikon. Seçmenleri ona inanıyor.

Şu anki enkarnasyonuna kadar birden fazla kez deri dökse de ilk günlerinde anti-komünistti. Şimdi, seçimler öncesinde olağanüstü bükülmelere zorlansa da, her zaman kazanmak için doğru kutuyu bulan politik bir şekil değiştirici oldu.

Sadağındaki gümüş ok ise, çoğunlukla kırsal kesimden, şu anda parti seçmenlerinin kalbinin attığı bölgede halen geçerli olan dindarlık ve milliyetçilik soslu bir tür sosyal muhafazakarlık.

Milyonlarca yoksula çeşitli adlar altında sürekli yardım yaptırıyor.

Yazıdaki sıfatların yerine Türkiye, Erdoğan, AKP ve CHP, İYİP, DEVA, Saadet, Gelecek ve DP ile Kılıçdaroğlu, Akşener, Davutoğlu, Babacan, Karamaollaoğlu ve Gültekin Uysal'ı koyabilirsiniz.

Ama sözünü ettiğim ülke Macaristan, lideri Orban, partisi de FİDEZS.

Ve dün, 3 Nisan 2022 itibariyle;

6'lı muhalefet tarafından karşısına aday olarak çıkarılan, bir önceki yerel seçimlerde belediye başkanlığını kazanarak ülkenin en popüler ismi olan (başarısını ulusal çapta tekrarlayıp seçim kazansın diye) kişiyi de yenerek, üst üste 5. kez seçimini kazanmak suretiyle 16 yıllık iktidarını korumayı bildi.

Ne kadar tanıdık değil mi?
...

Ülkemize gelirsek; bir yanda Erdoğan.

Diğer yanda ise, 6'lı Millet ittifakı.

Unutmayalım; Erdoğan'ın 20 yıllık iktidarında Dışişleri Bakanlığı, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı gibi, bugün yaşanılan sonuçları yaratan bütün kararların alınmasına ilişkin en kritik görevlerdeki sorumluluğu gereği imzası bulunan, 8 Temmuz 2019'a kadar AKP üyesi olan Ali Babacan, Erdoğan'dan kurtuluş ve sonra da ülkeyi yönetmek için oluşturulan ittifakın önemli bir üyesi!

Yine unutmayalım; Erdoğan'ın partisinde 16 yıl boyunca Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı gibi yaşamsal koltuklarda karar verici olmuş ve sonrasında yine 9 Eylül 2019'a kadar AKP üyesi olan Ahmet Davutoğlu da ittifakın ağır toplarından!

İttifakın diğer partileri Saadet, İYİP ve DP de ideolojik olarak bunlardan ne bir milim ileride ne de geride.

Durum böyleyken;

Acaba iktidarı devralmak isteyenler, iktidarını sürdürmek isteyenler ile aralarındaki farkı seçmene acaba nasıl anlatacaklar?

Sonucu belirleyecek olan, iktidarı devralmak isteyenlerin kimin çıkarı ve ne için iktidar mücadelesi yaptıkları ve buna seçmeni nasıl ikna ettikleridir. Dün akşam Macaristan'dan gelen seçim sonuçlarının, çok geç olmadan, herkese ders olması temennisiyle...









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen