Gelmekte olanın ne olduğuna ilişkin tartışmaların yoğunlaştığı ve karar aşamasına yaklaşıldığı şu günlerde, yakın zaman önce komşumuz Yunanistan'da yaşananlar ülkemiz için paha biçilmez bir örnek olabilir.
2014 Haziran seçimlerine ciddi bir enflasyon ve yokluk içerisinde, emekli maaşlarının ödenemediği bir ortamda giren Yunanistan'da halk, sendika ve öğrencilerin önderliğinde meydanlara çıkmış, ciddi sokak çatışmaları yaşanmıştı. 25 Ocak 2015'te yenilenen seçimleri 'Radikal Sol Koalisyon' adıyla Syriza kazanmış ve büyük bir umut olarak kabul edilen genç, yakışıklı Çipras Başbakanlık koltuğuna oturmuştu.
Ben ise, 25 Ocak 2015'te yapılan seçimlerden iki gün sonra, 27 Ocak 2015'te Oda Tv'de yayınlanan "Direneceğiz sömürü düzenine... Ve yıkacağız" başlıklı yazımda;
"Hemen baştan söyleyelim;
Yunanistan’da seçimleri ‘sol’ kazandı deyip, bunu CHP’nin yıllardır iktidara gelemeyişi ile ilişkilendirenlerin yorumu sabun köpüğü muhtevasındadır, mahçup olacaklar!" diye yazmıştım.
Böyle düşünmemin sebebini ise özetle şöyle açıklamıştım;
"Biz (Türkiye) 7 Haziran 2015 seçimlerine giderken bir kez daha yaşayarak tanıklık ettik ki, Yunanistan’da uluslararası sermaye ve yerli işbirlikçileri, kendi krizini yeni bir fırsata çevirdi!
Çünkü, seçimi kazanan Syriza, emperyalizmi karşısına alıp halkın çıkarlarını savunmak yerine uluslararası kapitalist sistemle pazarlık ederek, Yunan halkını isyan ettiren ekonomik sorunlarını çözmek yerine AB merkezli alınan borçları yeniden yapılandırmak için çalışacak, yani krizi Yunan halkının sırtına saracak.
Syriza, Yunan halkının yoksulluğunu bitirecek ekonomi politikalarını sunarak değil, borçların yeniden yapılandırılmasını sağlamanın yanında bir takım popülist vaatlerle seçmenin karşısına çıktı. (Tanıdık geliyor mu?)
Yüz milyarlarca Euro alacağı olan batı sermayesi, Yunanistan’ı kendi kaderine terk edemez, borç verdiği ve faiziyle geri alarak daha da zenginleşmeyi hayal ettiği paralarından vazgeçemezdi.
...
Paralarını (düzeni) kurtarmanın tek çaresi iktidardan muzdariplerin oy vereceği muhalif Syriza partisiydi.
Zaten Çipras borcu inkar etmiyor, ödemek için yeniden yapılandırma istiyor ve insanca koşullarda(!) geri ödeyebileceğini vaat ediyordu.
Kapitalizmin; hem borç verdiği parasını kurtarabileceği hem de yeniden borç vermeye devam ederek karlarına kar katabileceği fırsatı kaçırması beklenemezdi!.
Yunan seçimlerinin sonucu, budur."
...
2015 seçimlerinden sonra Yunanistan'da yaşananlara baktığımızda, sonuçların hiç de şaşırtıcı olmadığını görüyoruz. Çipras kendine oy vererek iktidara taşıyan işçi, emekli, küçük esnaf ve öğrencileri iktidar koltuğuna oturduktan sonra satarak yoluna devam etti.Bu örneği hatırlatmamın sebebi, Yunanistan'daki bu dersin ülkemiz için çok değerli olabileceğine inanmamdan.
...
Peki, çıkarmamız gereken ders ne olabilir?
Giderek yoksullaşan büyük bir seçmen kitlesi, AKP iktidarına karşı öfkesini bilemiş durumda. Milyonlarca insanın, yoksulluğunun nedenini sorgulama ve tercihlerini somutlaştırma aşamasında olduğu şu günlerde, her gün yeni bir gündem yaratılarak seçmenler zihinsel olarak lime lime edilmeye çalışılıyor.
Bu durumda, hepimiz demeyelim de, çoğumuz, bu kadar bilgi ve belgeyi bir ölümlünün tek başına bir araya getiremeyeceğini bilecek tecrübede olduğumuza göre, öncelikli olarak Sedat Peker meselesine dikkat etmemiz gerekiyor.
Peker'in işi, bağırsak temizleyiciliğiydi. Yıllarca Kolonoskopi yaptı. Şimdi rütbe almış görünüyor. Yeni görevi resim çizmek.
O bize, 'Türkiye kirli, yönetilemiyor' tablosu çiziyor. Bu tablo gerçek olmasına gerçek, ama bunun sebebi sadece, onun işaret ettiği gibi, hırsız bürokratlar, görevini kötüye kullanan veya görevini suistimal edenler değil. Öyle anlaşılıyor ki, Peker'in görevi, yukarıdaki paragrafta da sözünü ettiğim, ona belge ve bilgi sağlayarak hedef verenlerin amacı, artık yönetemez hale getirdikleri ülkenin gerçek sorunları tartışılmadan yeni bir başlangıç yapmalarını sağlayacak iklimi yaratmak olabilir.
Bu hikayeler çeşitli dönemlerde çeşitli ülkelerde anlatıldı durdu. İtalya'daki temiz eller operasyonlarını, Afrika ve Asya ülkelerinin diktatörlerinin ne kadar çaldıklarını, nasıl çaldıklarını vs. hep dinlemedik mi?
Çıkarılması gereken ders, dünyayı ve ülkemizi yönetilemez hale gelen sermayenin, bulunduğu ülkede iktidardaki parti değişse de, aynı Yunanistan'da olduğu gibi, yoksulun yoksul, fakirin fakir kalacağı düzenin sarsılmadan yoluna devam etmesini sağlayacak bir geçişi sağlamak isteyeceği.
Onun içindir ki, yine aynı Yunanistan'da olduğu gibi, yoksulluğun nedenini ortadan kaldırmayı hedeflemek yerine sadece sonucu eleştiren partilerin iktidara gelmesi, gelmekte olanın gelmesi değil, kirli siyasetçi ve hırsız bürokratların isminin değişeceği; sonrasında ise, aynı şimdi yapılmaya çalışıldığı gibi, onların da foyaları ortaya çıkınca bu kez de bunları da tuvalete atıp üzerlerine sifonu çekelim korosunun oluşacağı yeni bir döneme tekabül edecektir.
Sadece yeni bir iktidara değil, yeni bir siyasi mimariye ihtiyaç var...
Yorumlar
Yorum Gönder