Ana içeriğe atla

Kılıçdaroğlu ve Akşener'in tercihi

Seçimler yapılacak mı, yapılacaksa ne zaman yapılacak veya kim kazanacak tartışmaları sürerken cevabı belki de en çok merak edilen soru Millet İttifakı'nın adayının kim olacağı.

Hemen hatırlatmam gerek ki, ben, adaylığı üzerinde en çok konuşulan isim olan Kılıçdaroğlu'nun neden aday olmayacağına ilişkin görüşlerimi 11 Ekim ve 6 Aralık 2021 tarihlerinde bu sütunlarda yazdığım "Kılıçdaroğlu'nun yeni hedefi" ve "Millet İttifakının dilinin altındaki bakla teknokrat Cumhurbaşkanı mı?" başlıklı yazılarımda ifade etmiştim.

Bu iki yazıyı iki cümle ile özetlersem;

Sayın Kılıçdaroğlu'nun, 6'lı masanın bir arada durmasına (dağılmamasına) kendi adaylığından daha çok önem verdiğini düşünüyorum. Bunun Türkçe meali; aday olmak istiyor olabilir ama bunun için direnmeyecek. Adaylaştırmada katkı sağlayacağı isim, kazansa da kazanmasa da, daha sonra kendisinin ve parti yönetiminin başına 'bela' olmayacak bir isim olacaktır. Bu aday, muhtemelen, siyasi sorumluluğu 6'lı masadaki liderlere ait olmak üzere Teknokrat birisi olacak.

Bu düşüncelerimi temellendirdiğim yukarıdaki iki yazımın ardından, parti içinde öne çıkan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun adaylığını engellemek için neler yapıldığını "İmamoğlu'nun sökülen dişleri" (16.5 2022), "Ver İstanbul'u al Türkiye'yi" (23.5.2022) ve "Kazanan İmamoğlu" (4.7. 2022) tarihli yazılarımda anlatmıştım.

CHP yönetiminin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu 'dişlerini sökerek', Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak istememesine benzer bir süreç de İyi Parti'de Mansur Yavaş ile ilgili işletiliyor. Her iki Belediye Başkanı hakkında Kılıçdaroğlu'nun 'Belediye Başkanları dönem sonuna kadar işlerinin başında kalacak' demesini aynı zamanda Meral Akşener'in de düşüncesi olarak okumamız gerekebilir.

Kazanması muhtemel isimlerin parti içi krallara kurban verilmesi, seçimlerin alınacağına dair propagandanın etkisini de zayıflatıyor. Genel olarak yaşanan gelişmelere bakıldığında bu iki partinin lider kadrosunun esas önceliklerinin Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak değil, parti içi iktidarı kaybetmeden TBMM'deki koltuk sayılarını arttırmak olduğu sonucu bile çıkartılabilir.

Ayrıca, adaylığı tekraren gündeme getirilmeye çalışılan bir diğer isim olan eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ise hiçbir şansının olmadığını düşünüyorum. Olur da aday gösterilse bile, gazeteci Şaban Sevinç'in bir CHP milletvekiline dayanarak aktardığı 'CHP'liler bana oy vermeyip de Tayyip'e mi verecekler?' sorusuna cevaben, CHP seçmeni nereye oy verir bilemem ama, milyonlarcasının Gül'e oy vermeyeceğini söyleyebilirim.

Bununla birlikte, çok ölçüp biçtikten sonra çok da az konuşmasıyla bilinen Abdullah Gül, halen yalanlanmayan "Kılıçdaroğlu asla seçim kazanamaz." sözüyle, bence, son şansını kendi diliyle bitirmiş oldu. Zira siyaseten tek umudu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile olan muhabbeti ve onun kendisi için siyasette açacağı alana bağlıydı. Dolayısıyla, Gül'ün hakkında söylemiş olduğu bu sözü Kılıçdaroğlu'nun pek hoş karşılamayacağını dikkate alarak, o tek umudunun da artık ortadan kalktığını varsayabiliriz.

Kimin aday olmayacağından ziyade kimin aday olabileceğine dönmek gerekirse...

Bu sorunun doğru yanıtı için iki şartın yan yana gelmesi gerekiyor.

Birincisini ilk bölümde açıklamıştım; Aday olarak açıklanacak kişinin seçimi kazanıp ya da kaybetmesinden önce Kılıçdaroğlu ile Akşener'in parti içindeki gücüne meydan okumayacak birisi tercih edilecektir. Bu itibarla, İmamoğlu ve Yavaş, eğer aday gösterilmeyeceklerse, seçimi kazanamayacakları düşünüldüğünden ya da aday gösterilir de seçimi kazanamazlarsa hiç olmazsa Belediye Başkanlıklarını Cumhur ittifakına kaptırmayalım diye düşünüldüğünden değil, bence asıl gerekçe, liderliklerine her hangi bir halel gelmemesi için.

Liderler için (Kılıçdaroğlu ve Akşener) birincisi kadar önemli olmayan ikinci şart ise gösterilecek adayın hem seçim kazanma şansı olacak, hem de her iki partinin de üzerinde anlaşacakları isim olacak. Bu da Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve halen CHP İstanbul Milletvekili olarak görev yapan İlhan Kesici'nin ismini öne çıkarıyor diye düşünüyorum.

Zaten, Meral Akşener'in aklındaki ilk isimlerden birisinin İlhan Kesici olduğu biliniyor. Bunu daha Ekmeleddin İhsanoğlu'nun aday gösterildiği seçimler sonrasında, onunla ilgili olumlu düşüncelerini, katıldığı televizyon programlarındaki konuşmalarında kayda geçirmişti. Akşener bu seçimler için Kesici ismini kendisi masaya getirir mi bilinmez. Ama, gündeme gelmesi halinde herhangi bir itirazı olacağını sanmıyorum. Bununla beraber, İYİP kulislerinde, Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'i adaylık düşünüp düşünmediği konusunda 'yoklattığı' konuşuluyor.

İlhan Kesici'nin, Demirel/İnönü koalisyonunda ekonominin koordinasyonundan sorumlu olduğu hatırlanacaktır. Onun, ekonominin yatırım ve üretim aksında ayağa kaldırılması konusundaki düşünceleri de biliniyor. Zaten, bu temeldeki düşüncelerini, CHP adına yaptığı bütçe konuşmalarında TBMM kürsüsünde defalarca ifade etmiş birisi. Dolayısıyla, hem mevcut ekonomik sistem içerisinde hem de 6'lı masa liderlerinin (eğer seçimi kazanırlarsa) AKP sonrasına ilişkin ekonomik vaatlerinin hayata geçirilmesi aşamasında vatandaşlar açısından ismi yadırganmayacak biri.

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in ise daha 6'lı masa 12 Şubat 2021 tarihinde ilk toplantısını yapmadan çok önce, 16 Aralık 2021 tarihinde Fox tv'de Çalar Saat programında konuşurken "Eski cumhuriyetin revize edilmiş, daha güçlendirilmiş, kuvvetlendirilmiş bir yönetim modeliyle referanduma götürecek birisi lazım. Bu mutlaka çıkacaktır. Atatürk ilkeleri ile kurulmuş olan cumhuriyetin revize edilmiş, çağdaş modern bir modelini kuracak birisine ihtiyacımız var.” sözlerinin kayda geçtiği biliniyor. Eskişehir'de CHP'nin Belediye Meclisinde çoğunlukta olduğu için de Büyükerşen'in adaylık için istifa etmesiyle, Ankara ve İstanbul'da endişe edildiği gibi, Belediye yönetiminin kaybedilmesi korkusu da olmayacak.

Sonuç olarak, bütün bu isimler, tartışmalar ve ortaya çıkması muhtemel sonuçlar, yapılacak tercihlere bağlı. Halen birbirini besleyen ve birbiriyle bağlantılı diğer iki ihtimal ise ortada; seçimlerin yapılıp yapılmayacağı, yapılsa bile Erdoğan'ın kazanma ihtimali.

Ben ise, yukarıdaki tüm ihtimallerin dahi esas sonucu değiştirmeyeceği düşüncesindeyim. Bugün herkesin şikayet ettiği yoksulluğun nedenini ortadan kaldırmak için, bunu var eden ekonomi politikaları başta olmak üzere sömürü mekanizmasını devreden çıkaracak, halkçı, kamucu, planlamacı bir üretim ve adil bölüşüm modeli yaratmamız gerekiyor. Gerisi pastanın bol kremalı kısmını kim yiyecek, onun hesabı.







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen