Ana içeriğe atla

Çetin Remzi Yüreğir'in ardından...

Her mesleğin bir erbabı, bir de o meslekle özdeşleşen markası vardır.

İşte, gazete ve gazeteci denilince, sadece şehrimiz ve ülkemiz için değil, belki de dünya ölçeğinde buna karşılık gelen iki isim vardır:

Bunlardan birincisi, 105 yıl önce başladığı yayın hayatında büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kuldan yurttaş, ümmetten ulus yaratma mücadelesinde amasız, fakatsız ve koşulsuz yol arkadaşlığı yapan Ahmet Remzi Yüreğir ve Mehmet Avni Doğan tarafından kurulan Yeni Adana Gazetesi... 

Yeni Adana Gazetesi'nin her iki kurucusu da, Kurtuluş savaşının örgütlenmesi ve Cumhuriyetin inşası sürecindeki rolleriyle genç Türkiye Cumhuriyeti'ne eşsiz hizmetlerde bulunmuşlardı.

İkincisi ise, babası Ahmet Remzi Yüreğir'in 1950 seçimlerinde ağır bir yenilgi alan CHP'nin İstanbul'daki yeniden örgütlenmesi sürecinde çalışırken elim bir trafik kazası sonucu yaşamını yitirmesi üzerine Yeni Adana Gazetesi'nin başına geçen Çetin Remzi Yüreğir...

Çetin Remzi Yüreğir, ülkemiz sınırları içerisinde kurulan en eski gazete olan Yeni Adana'yı sadece devrimlerin ve Cumhuriyetin yılmaz bir savunucusu olarak değil, hem bu değerleri savunan, hem de yalnızca savunmanın ötesine geçerek geleceğe taşıyacak vasıftaki yüzlerce gazeteciyi yazı kadrosunda bir araya getirerek, genç gazeteciler için de bu seçkin isimlerle birlikte çalışma olanağı sağlayarak onlara ilham kaynağı oldu.

Ordinaryüs Prof. Dr. Hıfzı Velded Velidedeoğlu, Oktay Ekşi, İlhan Selçuk, Demirtaş Ceyhun, benim genç bir gazeteci iken bu çatı altında tanıma veya Yeni Adana'lı olmanın ayrıcalığıyla sohbet etme şansı bulup ilham aldığım isimlerden bir kaçıydı.

Bugün kaybettiğimiz Çetin Remzi Yüreğir elbette gazetecilik mesleğinin en saygın erbaplarından biriydi, ancak onun benim için asıl değeri, zihinleri kurgulayabilme, insan 'yaratabilme' vasfıydı...

Işıklarda uyusun...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beşiktaşlılar üzülmeyin, ADS sizin için de var...

Süper liği takip eden futbol taraftarları arasında Beşiktaş'ın küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş ADS'ye yenilmesi futbol ile ilgili ilgisiz bir çok kesimde dikkat çekmiştir. Bu yenilgiye şaşıran ve de özellikle üzülenler çoğunluktadır. Ama şaşıran ve üzülenler başta olmak üzere herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki Beşiktaş sadece bir futbol kulübüne karşı değil çok zor zamanlarda ve ancak tarihin belli dönemlerinde vücut bulabilecek bir şehrin ruhuyla karşılaştı. Ortaya çıkan sonuç da bunun karşısındaki için kaçınılmaz olacaktı. KİR, SUÇ; FUTBOL Yok, 1932'den 1968'e kadar Portekiz'in idaresini elinde tutan faşist diktatör António de Oliveira Salazar'ın rejiminin fado ve fatima ile birlikte üç dayanağından biri olduğu gerçeği ile özdeşleşen futbolu kutsayacak değilim.. (Portekizce: três F de Salazar) Futbol'un, kulüpler arasındaki karşılaşmalarının skor dışındaki gri alanına yoğunlaşıldığında, kendini ya da otoritesi için kitlelerde meşruiyet arayanlar...

Kılıçdaroğlu'nun Zihnindeki Yük!

Bazı anlar vardır; zihninizdeki soru, bir dağı sırtlayıp kilometrelerce öteye taşımaktan daha ağır gelir. Umut etmek istiyorum ki, Sayın Kılıçdaroğlu böyle ağır bir yük taşımıyor! Çünkü aşağıda aktaracağım açıklaması ile zihinlere taktığı sorular, kendilerini değersizleştirmiş olanların sadakatini satın aldıklarından oluşturan, cahil Belediye Başkanlarına işaret ediyor. Çocuksu bir özgüven eksikliğinden kaynaklı, zayıflık patolojisi içindeki başkanlar, övgüleri gerçek sanıp içselleştirerek her türlü hataya açık olabilir. Aralarında Adana'nın da bulunduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Mersin gibi nüfusun ve milli gelirin neredeyse yarısına yakınını temsil eden 11 Büyük Şehir Belediyesi kendi atadığı Başkanların yönetimindeyken 'Belediyeleri rant dağıtım merkezi olmaktan çıkarmalıyız' diyen sayın Kılıçdaroğlu neden böyle bir açıklama yaptı? Bu açıklamayı yapmadan önce partili belediye başkanlarına özel olarak bunları söylediğini düşünmemiz gerek; çünkü kamuoy...

CHP'nin Üye ve Delegelerini Düşkün mü Sanıyorsunuz?

Bu yazı, CHP üyeleri ve delegeleri başta olmak üzere herkesi çok yakından ilgilendiriyor. Mutlaka okumanızı isterim. Bunun için de partide kayıtlı bulunan 45 bin kişiye özel olarak SMS aracılığı ile gönderdiğimi baştan söyleyeyim. Bir çok gazete, haber sitesi başta olmak üzere bir çok mecrada yayınlanıyor. Ayrıca kendi kişisel imkanlarımla diğer kanallardan da okunması için Türkiye çapında paylaşıyorum. Konumuz özelde delegelik genelde ise siyaset kurumunu, düşürüldüğü düzeyden kurtarma, aslında itibarını koruma ve iade etme arayışı aynı zamanda. Siyaset, işinde gücünde, siyasetle uzaktan yakından alakası olmayan herkesin de yaşamını her alanda direkt etkilediğinden, kimse bu konu beni ilgilendirmiyor diyemez. Bu giriş ile birlikte hemen CHP de delege olmayan, yazılmayan, yazılamayanları kutluyorum. En azından isteyip de yazılmadılarsa da, kendilerinin bir talebi ve çabası olmadıysa ve bilerek ve isteyerek 'bu orta oyununun figüranı olmam' diyerek kenarda duranla...