Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kılıçdaroğlu'nun içindeki çocuk...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz haftaki Maltepe mitinginde ilk kez açık açık 'Ben neoliberalizme karşıyım' dedi. Partinin programı, yönetimindeki isimler, bu isimlerin savunduğu ekonomik politikalar, ilişkileri, geçmişleri, vaatleri, duruşları, söyledikleri, söylemedikleri, kısacası bugünün CHP'siyle ilgili her şey bu sözün aksini işaret ediyor. Bunları defalarca yazdığım için tekrar etme ihtiyacı duymuyorum. Ana muhalefet partisinin Genel Başkanının bu kadar önemli bir mitingde kullanacağı bu kadar önemli bir ifade tesadüfen değil, üzerinde uzun uzun düşünülerek konuşma metnine eklenmiş olmalı. Peki tüm göstergeler aksini işaret ederken Sayın Kılıçdaroğlu tüm Türkiye'nin (ve dışarıdaki ilgililerinin) gözü önünde bu lafı neden sarf etti? Feleğin çemberinden geçebilmiş olanlar, bu sözün bir takım siyasi saiklerle söylendiğini düşünecektir, zaten makul olan açıklama da bu. Tüm dünyada siyasi, akademik ve ekonomik çevrelerde neoliberal modelin çöküşü kabu

Siyasette düğüm açılırken...

Dünyayla birlikte Türkiye ve toplumu da son 20 yılda çok ciddi bir değişim geçirdi. Teknolojinin gelişimi, globalleşme ve iletişimin dijitalleşerek kitleselleşmesi bu değişimin önemli nedenlerinden bazıları. Türkiye özelinde 20 yıllık AKP iktidarı da toplumun psikolojisinde ciddi bir etki yaptı. Buraya kadarki kısım herkesin artık ezberlediği şeyler. Ancak bu değişime bağlı olarak oluşan ve siyasetin en tepesindekilerin dahi pek farkında görünmedikleri bir takım gerçeklerin üzerinde konuşulması gerekiyor: Yazılarımda sık sık Türkiye'de siyasetin ve siyasetçilerin toplumun talep ve ihtiyaçlarına cevap veremediğinden bahsediyorum. Türkiye'de halkın ihtiyaçları hiç değişmedi: Güvenle yürünebilecek sokaklar, düzgün işleyen bir ekonomi, adil bir adalet, doktoru, işçisi, memuruyla halkının arkasındaki bir devlet, belki bir ev, bir araba; kısacası insanca bir yaşam. İhtiyaçları herhangi bir dünya vatandaşından çok da farklı olmayan Türk vatandaşlarının, oy vermek için öne sürdükleri t

Ver İstanbul'u al Türkiye'yi...

Eğer mesele sadece seçim kazanmak ise, birileri, benim de bir CHP üyesi olarak genel başkanım olan Kemal Kılıçdaroğlu'na gerçeği söylemeli: Ver İstanbul'u, al Türkiye'yi. Bu söz bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP'nin adayı olan Muharrem İnce'ye ait. Şimdi kendi partisini kurarak CHP'den ayrılsa da hem uzun yıllar yaptığı grup başkan vekilliğinden, hem de Cumhurbaşkanlığı yarışını kaybedişi sürecinden gelen tecrübesini de (CHP'den fazla oy almıştı) göz önünde bulundurursak, İnce'nin bu önerisinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Aslında bu kadar bariz bir şekilde ortada olan bir gerçeği tekrar etme ihtiyacı duymamamız gerekir, zira siyasette geçer akçe olduğu ispatlanan 'İstanbul'u alan Türkiye'yi alır' sözüne uygun davranmak ve (kamuoyu araştırmalarına göre) Mansur Yavaş'la birlikte eldeki en iyi iki seçenekten biri olan Ekrem İmamoğlu'nu aday göstermek, akla en yatkın olan yol olarak ortada duruyor. (Yavaş mı İ

İmamoğlu'nun sökülen dişleri ve Erdoğan'ın dönen şansı

Her İstanbul Belediye Başkanı, ülkemizin bir sonraki potansiyel lideridir. Ama İmamoğlu için bu fırsat, İBB'nin maddi imkanlarıyla sarıp sarmalanmış bir medya ordusu ile çıktığı Karadeniz seferinde yakalandığı fırtınada takası ağır hasar alınca, (şimdilik) heba olmuş görünüyor. Yaşananlara objektif olarak bakıldığında İmamoğlu ve ekibinin bu fırtınayla ilgili iki farklı noktayı gözden kaçırdığını düşünüyorum: Birincisi, İmamoğlu'nun Karadeniz (Cumhurbaşkanlığı) yolculuğuna uluslararası ilişkileri tam örmeden ve bununla bağlantılı olarak CHP'de tartışmasız bir hükümranlık kurmadan çıktığı anlaşılıyor.  Eğer tersi olsaydı, küçük denilebilecek bu fırtınada, ağır diyebileceğimiz bir hasar almasına izin verilmezdi. Bunun bir nedeni de 'mürettabatının' CHP'yi herhangi bir sağ parti sanmaları, 'yumruğun' hangi güçlerden geleceğini görüp bloke edecek kadar parti içi deneyimden yoksun olmaları olabilir.  İmamoğlu ve ekibinin böyle tedbirsiz yakalanmalarının neden

Bizim kendi gündemimiz var

Çukurova batılı ülkelerin çöplük merkezi oldu. Elbistan ovası, miadı dolduğu halde geçici ruhsat adı altında bir belgeyle çalıştırılan termik santralin bacalarından çıkan dumanlarla zehirleniyor. Trakya'da Yıldız dağlarına yakın kaynağından doğan Ergene nehri fabrikaların atıklarıyla zehirleniyor. Karadeniz HES'lerle kurutuluyor. Antalya ve Muğla'da ormanlar mermer ocaklarıyla tahrip ediliyor. Yukarıda örneklerini verdiğim öldürücü saldırıların yüzlercesi ülkemizin dört bir yanında her gün yaşanıyor. Çukurova pamuk, buğday, ayçiçeği, zeytin, nar, mısır, narenciye (portakal, turunç, mandalina ve limon), muz, kivi, baklagiller, şekerkamışı, patates, domates, biber, marul, lahana, soğan, pirinç, soya, üzüm, yerfıstığı, bakla, börülce, fasulye, hıyar, badem, karpuz, kavun, yenidünya gibi birçok ürün üretilebilen bir ova iken son yıllarda batılı ülkelerin çöplüğü olarak anılır oldu. (Gerek İngiltere'deki evinin çöpüne takip cihazı atarak çöplerinin Adana'ya yolculuğunu b

6'lı muhalefet masasının üstündeki fil...

İktidara giden yolu açan ya da kapatan ne yazık ki her zaman politika olmuyor. Cinsellik (çoğu kez para ile birlikte) önce politik bir skandalın tetikleyicisi ve sonra da iktidar mücadelesinin belirleyicisi olabiliyor. Bunun ülkemizin yakın tarihinde bilinen üç örneği var; Birincisi; İSKİ skandalı. 25 Ekim 1993 günü Ergün Göknel'in İSKİ Genel Müdürlüğü koltuğunda otururken birlikte çalıştığı Feray Karvar ile girdiği ilişkiyi öğrenen eşi Nurdan Erbuğ'un olayı sineye çekmeyip bir gazeteciye anlatması ile patlayan skandal, cinselliğin politik bir skandala dönüşmesine yol açan en bilinen örnekler arasında. Bu olay sonraki ilk yerel ve genel seçimde SHP'ye pahalıya mal olmuştu; SHP hem belediye seçimlerini kaybetti hem de genel seçimlerde ciddi bir oy kaybı yaşadı. İkincisi; Baykal'a kurulan kaset komplosu. İSKİ skandalından 17 yıl sonra bu kez CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, düzenlenen bir kaset komplosu ile koltuğundan edildi. Deniz Baykal sonrası CHP'nin politik irade