Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ABD'deki Halk Bankası davası iç siyaseti de etkileyebilir

Evindeki ayakkabı kutularında 4 milyon 500 bin dolara yakın para bulunan dönemin Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ı bu göreve atayan, rezalet ortaya çıkıp da Aslan gözaltına alınıp tahliye olduktan sonra hiçbir şey olmamış gibi bu kez, 40 gün sonra istifa etse de, Ziraat Bankası'na Yönetim Kurulu üyesi yapan kararların da, neredeyse on yıl Halkbank Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde tutulan Hasan Cebeci'nin atama kararının altında da Ali Babacan'ın imzası var.  Bu iki isim önemli; zira "ABD‘yi dolandırmak amacıyla komplo kurmak, "Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası'nı İran’a para transferleri yaparak ihlal etmek için komplo kurmak", "ABD bankalarını dolandırmak", "ABD bankacılık ve finans sistemini dolandırmak amacıyla komplo kurmak", "kara para aklamak", "kara para aklamak amacıyla komplo kurmak" suçlamalarıyla, 15 Ekim 2019 tarihinde 45 sayfalık iddianame ile ABD'de açılan davada, iddianameye göre,

Kitlesel Ayinlerin Mutlu Uyuşukluğu

Ünlü Fransız filozof Rene Descartes'ın "Düşünüyorum, öyleyse varım" sözü, bedeni değil zihni işaretlemek için söylenmişti. Varlığından şüphe eden zihin, varlığını şüpheye imkan veren düşünce eylemiyle kanıtlar. Her şeyin fazlasıyla karmaşıklaştığı günümüzde düşünmenin ve düşüncenin yerini sosyal medya, din ve politika tarafından üzerimize atılan propaganda bombaları aldı. Oysa, felsefenin birleştiren, sentezleyen, analiz eden, tartışan ve dolayısıyla da güven veren araçlarına çok ihtiyacımız var. Sorgulayan zihne kuşkuyla bakılması felsefi düşünceyi bıçak gibi keserken, kolektif düşünce, sorgulama ve tartışma süreçleri sonucu oluşturulan ortak değer yargıları yerini çatışmaya ve bölünmüşlüğe terk ediyor.  Herkes kendi dogmalarını alıp kendi mahallesine çekildi. Toplum temellendirilmemiş gerekçelerle 'düşünmeyi' karar verme süreci dışına iterek, yükümlülük ve sorumluluktan kurtuldu.  Sosyal medya ve oluşturduğu filtre balonları sayesinde hızla yayılan düşün(e)meme

Nihayet umut...

Türkiye'de 31 milyon kişinin devlet bütçesinin çeşitli kalemlerinden karşılanan sosyal yardımlarla geçindiği biliniyor. Bu, ne kadarına inanırsınız bilmiyorum ama, başta TÜİK olmak üzere devlet kurumlarının resmi rakamı. Ayrıca belediyelerin yaptığı yardımlarla yaşayanların (bu rakamlar da tartışmalı) nüfus içinde ciddi rakamlara ulaştığı biliniyor. Buna, 2 milyon 600 bin emeklinin yaklaşık 800 lira, yine bir bu kadarının 1.400 lira ve yine aynı sayıda emeklinin de asgari ücretin biraz üzerinde aylık aldığını eklersek; ve aynı sayıda emeklinin de yoksulluk sınırının yarısına yakın aylık aldığı dikkate alınırsa; toplamda 13 milyon 400 bine yakın emeklinin de hali ortada. Kimsenin inanmadığı TÜİK'in açıklamasına göre ülkemizde işsizlik oranı da yüzde 10 düzeyinde. Bu bile 5.3 milyon kişi demek. Bunun çalışabilir nüfus içinde iş ve işçi bulma kurumuna kayıtlı olanlar olduğunun altını çiziyorum. Kuruma kayıt olmadan iş arayanların bu rakamın en az iki katından fazla olduğu, açılan

Muharrem İnce'nin Büktüğü Çelik

Muharrem İnce'nin  Habertürk'te sarf ettiği, 'Benim kazanmamı istemeyen CHP MYK yöneticileri vardı' sözlerini duyunca, aklıma Zeydan Karalar'ın seçim akşamı taktığı zafer tacını taşıyan ve CHP'nin reklamcısı olarak bilinen Ateş İlyas Başsoy geldi. Hatırlayanlar olacaktır, Zeydan Karalar, 2019 seçimlerini 655 bin oy alarak tarihi bir farkla kazanıp koltuğa oturduğunda Belediye binası önünde toplanan kalabalığa, "Bu zaferin iki kahramanı var, biri Ateş İlyas Başsoy, diğeri de Merdo" diye seslenmişti.  Biri oğlu diğeri reklamcısı; kazanan olarak, zafer tacını kime isterse takmak hakkı elbette. İşte o Ateş İlyas Başsoy, yerel seçim zaferlerinin ardından "Muharrem İnce'nin büktüğü çeliği düzeltmek kolay olmadı." diyerek, İnce'nin partiyi zor bir duruma soktuğunu, kendilerinin ise durumu toparlayarak yerel seçimlerde galibiyeti getirdiğini ima etmişti.  Muharrem İnce'nin "Benim kazanmamı istemeyen CHP MYK yöneticileri vardı."

Palamentodaki çürümüş cesetler

Ünlü İngiliz yazar, akademisyen ve filolog J.R.R. Tolkien'in edebi ve d üş gücüne yaslanan, kitapları edebiyat dünyasında çığır açtıktan sonra sinemaya uyarlanıp tüm dünyada milyarlarca insanı etkileyen Yüzüklerin Efendisi serisini duymayan kalmamıştır.  Fantastik edebiyatın başyapıtı olan bu seride, yürüyebilen ve konuşabilen, binlerce yıl yaşayan ve üzerlerinde bunun bilgeliğini taşıyan dev ağaçlardan oluşan entler isminde bir ırk vardır.  Serinin kurgusal orta dünyasında yaşanan büyük savaş esnasında entlerin lideri Ağaçsakal, "bu ağaçların ekseriyatı dostumdu, tohum ve kozalaktan aşina olduğum bu nebatat." olarak tanımladığı, karanlığı ve kötülüğü beslemek adına kesilen, yakılan ağaçları ve yok olan ormanı görünce derin, keder dolu bir çığlık atar.   İşte o çığlığı, Marmaris'teki yangın esnasında yoldan geçen Cumhurbaşkanının konvoyuna haykırışının videosu sosyal medyada dolaşan kadının çığlığına, yine yangınlar sebebiyle Tarım Bakanı Pakdemirli'ye tepki göste

Sığınmacılar, Fonlar, At İzleri, İt izleri...

Türkiye'de göçmenler, mülteciler ve sığınmacılarla ilgili tartışmalar yakın zamanda bitecek gibi görünmüyor. Sayıları milyonlarla ifade edilen Suriyeli sığınmacılarla ilgili kavga-gürültü tam gaz devam ederken son haftalarda yeni gündemimiz, sınırı güle oynaya geçerek Türkiye'ye akın akın gelen Afgan sığınmacı kafileleri. Afganistan Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde "Afganistan'dan 10 milyon kişi göç edebilir." diyerek ülkemizdeki tartışmaların ateşine benzini de dökmüş oldu. Konu çok kapsamlı olduğu için tartışmaların da birçok farklı boyutu oluyor ve gündemde çoğu zaman tabiri caizse at izi it izine karışıyor. Öncelikle belirtmek gerekiyor ki, hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun vatandaş, ülkeye bu derece kontrolsüz bir şekilde sığınmacı alınmasına samimi olarak anlam veremiyor. İnsani sebeplerle açıklamaya çalışan var, 'din kardeşliği' diyen var, toplum yapısını değiştirme amacıyla hükümet tarafından tertiplenen bir 'demografik işgal' olarak