Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çözene 'Balkon konuşması' yaptırabilecek formül...

Ülkemizde büyük bir 'Hırsız vaaar!' korosu oluştu. Bu koro üyelerinin hayatlarından memnun olmayanları Yılmaz Özdil'i okuyup, Uğur Dündar'ı izliyor ve çoğu da çareyi Sedat Peker'de arıyorlar. Memlekette yaşanan bütün sorunların merkezine Erdoğan'ı yerleştirip, 6'lı masa mukimlerini de, yancılarıyla beraber, tüm bu sorunların çözümü olarak sunuyorlar. İşleri, güçleri, bizim, kim tarafından, hangi yöntemler kullanarak soyulduğumuzu anlatmak. Bu koronun siyasetçi olan üyeleri, ülkede kaç lira ihtiyaç veya tüketici kredisi kullanıldığı, kaç şirketin/kişinin toplam kaç liralık kredisinin temerrüde düştüğü, hangi dairede kaç tane icra dosyası olduğu gibi rakamlarla iktidara çatar, muhaliflik oynar. Koro üyelerinden köşesi, televizyon ekranı, sohbet odası olanları ya da Twitter'dan koroya katılanları ise (konvansiyonel savaştaki düşman hatlarını yıpratmak için yapılan topçu ateşi gibi!) mütemadiyen benzer şeyleri (sonuçları, ama asla nedenleri değil) bağırarak

Erdoğan'ın yolu...

Seçim sancılarının yoğunlaştığı ülkemizde, bozulan ekonomik göstergeler AKP iktidarını sarsarken, Erdoğan yeniden iktidar olabilmek için bir mucize arıyor. Seçeneği fazla değil; Birincisi; neoliberal uluslararası sermaye, ABD'nin neocon'ları ve bunların Avrupalı 'yoldaş'larının 2001 krizi ile kutusuna koyup kurdelasını bağlayarak kendisine hediye ettiği iktidarı devretmek ve (olursa) sonuçlarıyla yüzleşmek. İkincisi ise zor olan yol: Batıyla arasının gerçekten açılmaya başladığı ve döviz kuru ataklarının başladığı 2018 yılından itibaren ilk kez önümüzdeki seçimde seçmeni ikna ederek 'asaleten' iktidar olmaya çalışmak. Erdoğan'ın iktidar koltuğuna oturmasından (kesin tarih tartışmaya açık olmakla birlikte) 2018 yılına kadar geçen sürede görünürde iktidarda olan AKP olmakla birlikte AKP'nin aslında bir vekil, bir taşeron olduğunu; asaleten iktidarın ise aslında AKP'yi iktidara getiren ve yukarıda bahsettiğim çıkar gruplarına ait olduğunu artık sağır su

Cemil Çiçek

Türkiye'nin geleceğine dair kafa yoranların, aslında neler olup bittiği sorusunun cevabına biraz daha yaklaşabilmeleri adına geçen hafta önce Milliyet'ten Abdullah Karakuş'a, sonrasında da Sözcü'den Aytunç Erkin'e konuşan; son olarak da Murat Yetkin'in hatırlatma dozu ile gündemde tuttuğu Cemil Çiçek'in açıklamalarını enine boyuna tahlil etmelerini öneririm. Cemil Çiçek'in açıklamaları arasında ön plana çıkan birkaç nokta var, kısaca özetlemek gerekirse: 1- 15 Temmuz darbesi bir kurmay planlaması, arkasında da ABD var. Bunun ortaya çıkmaması için de iade taleplerini yerine getirmiyorlar. 2 - Türkiye'de 7-8 büyük ülkenin önemli istihbarat elemanları yasal ya da yasal olmayan organizasyonlar içerisinde faaliyet gösteriyorlar. Türkiye’deki değişik sosyolojik grupların organizasyonlarında çalışıyorlar. 15 Temmuz ile bir daha karşılaşmak istemiyorsak bu birinci sınıf istihbaratçıların görev yaptığı organizasyonlara dikkat etmek gerekir. 3- Dinde kayıt dış

Anket yalanlarıyla örülen sanal gerçeklik...

Anket, bir varlığın miktarını, sayısını, niteliğini, kalitesini, değerini ya da şeklini ölçmek adına bilimin yol göstericiliğinde yapılan çalışmalara verilen addır. Böyle olmakla beraber, aynı adı ve yöntemi kullandıklarını söyleseler de, Türkiye'de kamuoyunun siyasi eğilimlerini ölçtüğünü iddia eden şirketlerce açıklanan ve siyasetin gündemini belirleyen rakamları ciddiye alıp üzerine tartışmanın bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Böyle düşünmemin sebebi gayet basit: Gazete ve haber sitelerine yaptıkları çalışmaları gönderip yayınlanmasını sağlayan ya da televizyonlara çıkıp bunları anlatan kamuoyu araştırma şirketlerinin sahipleri ya da yöneticilerinin elindeki rakamların, bir kaç istisna saklı kalmak kaydıyla, aynı tornadan çıktığını biliyorum. 'Anket yaptık, şunu sorduk, bu cevabı aldık' diyenlere gerçekten inanan, gerçekten kamuoyunun nabzının ölçüldüğünü ve bunun haber değeri taşıdığını düşünerek bunlara televizyon ekranlarında, gazete ya da haber sitelerinde yer vere

Kazanan İmamoğlu...

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 5. kez bir araya gelen 6'lı masa mukimlerince önü kesilmezse eğer, bir umuttan fazlası olabilir. Bunu, onun yolunu da tayin eden siyasi çizginin, ülkemizin sorunlarını çözme kapasitesi için yeterli olduğuna inandığımdan söylemiyorum. 6'lı masanın etrafındaki siyasi partiler her ne kadar yaşanan ekonomik çöküşün sebebi olarak sadece Erdoğan'ı gösterseler de, ben Erdoğan'ın yalnızca bir araç, çöküşün asıl nedeninin ise bir sömürü mekanizması olarak neoliberal ekonomik model olduğuna inanıyorum. Bu modeli uygulayan kim ya da hangi parti olursa olsun geniş kitleleri yoksullaştırması, dolayısıyla ülkemizin geleceğinin gittikçe daha da kötüleşmesi kaçınılmaz. Esas kurtuluşun ise acilen kamucu, halkçı, planlamacı bir ekonomik modele geçiş ile olanaklı olduğunu düşünüyorum. Bu görüşümün ve İmamoğlu ile aynı partiye üye olmanın dışında kişisel bir tanışıklığımın olmadığının da altını çizdikten sonra devam edelim; Erdoğan, bir partinin (Refah Partisi)