Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kemal Derviş'in Ruhu (Neo-liberalizm) CHP'den Tasfiye Edilmeli

Salgın dolayısıyla yaşanan büyük altüst oluş sadece bedenleri değil, sermaye, ticaret ve finans ağlarını da derinden yaralayıp çökertiyor. Küresel dev firmalar üretime ara veriyor, işsizlik çığ gibi büyüyor. Virüs temel üretim ve dağıtım ağlarına saldırıp hem üretici hem de tüketicileri evlerine kapattığı için, arz ve talebin aynı anda durma noktasına geldiği dünya ekonomisi hacim olarak da giderek küçülüyor. Hızla bir çöküşe doğru yol alıyoruz. Kapitalist başkentler ihtiyaç duydukları kaynağı vatandaşın vergilerinden karşılayacak şekilde devletleri ehilleştirip, salgını "sistem" içerisinde kalarak çözmeye çalışıyor. Peki insanların halkçı ve devletçi politikalar gerektiren "yeni hayat" talepleri nasıl karşılanacak? Geleceği bu çelişki belirleyecek. Herkesin hakkı olan, gıdadan beslenmeye, temiz sudan ekolojik çevreye, sağlıktan ulaşıma ve eğitime değin temel taleplerin parasız ya da rahatlıkla ulaşılabileceği bir yaşam talebine "Piyasa!", doğası ger

Kendisi İçin Korkmaktan Kurtulanlara Mektup

İnsanlık, tüm dünyada salgına karşı büyük bir savaş veriyor. Hemen herkesin ortaklaştığı konu ise "Bundan sonra, artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı' tespiti. Tükenmişliğe ve 'yeni'ye yönelik arayışta çare, siyasette. Peki bunu yenilmekten yorulmuş, zihni tükenmişlik yaşayan siyasi iradeden mi bekleyeceğiz? Tabi ki hayır. Peki seçenek? Çok partili döneme geçildikten sonra başta İnönü olmak üzere Ecevit, Baykal, Kılıçdaroğlu ve birkaç kısa dönemli Genel Başkan denemeleri ve bunların iradeleri ile oluşan yüzlerce MYK üyesi, binleri geçen Parti Meclisi üyesi geldi geçti. Aradan geçen süre içinde binlerce milletvekili parlamentoda çalıştı.  Sonuç; CHP iktidara gelemedi, gelemiyor. Niye? Sureti değişik ama ruhları aynı kıbleye selama duran yöneticiler ne Türkiye'yi ne de dünyayı okuyamıyorlar. Tuttukları ipin, ülkemizin boynuna geçirilen ip olduğunu anlamıyor, biliyorlarsa da bizden gizlemeye çalışıyorlar. Öyle olmasa, bugünkü parti yönetimince oluşturulan

CHP'de İkircikli, Utangaç, Gizli Niyetli Kurultay Tartışması mı Yapılıyor?

Bütün insanlık Corona virüsü salgını dolayısıyla can derdine düşmüşken, bizler de bununla ilgili asgari korunma ve tedbirlerimizi almış olarak, ertelense de yapılacak olan CHP Kurultayı ile ilgili tartışılması gereken birkaç konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Genel Başkanımıza en ağır hakaretleri eden Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan'a sözlerini aynen iade ederek başta parti tabanı olmak üzere vatandaşın "içinin yağını eriten" konuşmasıyla CHP Grup Başkan vekili, 24. dönemden Milletvekili arkadaşım sayın Engin Özkoç'un Ağustos 2019 tarihli aşağıdaki açıklamasını izninizle tartışmaya açmak istiyorum. Bir çoğunuz okumuştur. “Peki biz bu sistemin değiştirilmesini isterken, 100 yıllık Cumhuriyet tarihinde kendi siyasi partimizi de tekrar yapılandırmamız gerek mi? Daha güçlü bir parlamenter sistem için geçmişinden ders alan, gelecekte ülkenin hedeflerine ulaşabilmesi için daha kapsayıcı siyasi parti olma yolunda adım atmamız gerekiyor. Bunun için de CHP’nin kendi programı

CHP'li Belediyede Aytaç Durak Aklı Mı?!

CHP'li Adana Büyükşehir Belediyesi'nin Stratejik Plan'ında Adnan Menderes, Ali Sepici ve Aytaç Durak gibi CHP ve CHP'lilerin hayatları boyunca mücadele ettiği isimlere "güzelleme" yapılması ne anlama geliyor? Bu konuya devam edeceğim. Ama bunun için de fikri sınırları netleştirmemiz gerek. Ülkemizde iki ana akım siyasi gelenek var; ilki Atatürk’ün kurduğu CHP, diğeri de bunun içinden çıkan Celal Bayar, Adnan Menderes ile simgeleşen Demokrat Parti ve daha sonra Süleyman Demirel ile Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi. Ak Parti bu her iki ana akımdan da beslenen, islamın siyasetteki misyonunu kabartan dili ile tam bir dönemsel hareket. Siyasetteki kalıcılık ve karşılığı, Necmettin Erbakan veya Alparslan Türkeş’ten bile daha etkisiz olacak. Kuşkusuz bu başka bir yazı konusunu hak ediyor ama bu etkisizlik ülkeye verdiği zarar ile ters orantılı. Aynı ANAP gibi. Bugün esamesi okunmuyorsa da 24 Ocak kararları ve bununla başlayan süreç, ülkemizin ekonomik yıkı

Erdoğan'ın Talimatı, CHP'li Belediyeler İçin Ne Anlama Geliyor?

Kırsalda yaşayan ve görece eğitimsiz köylülüğün, sanayi devrimi ile birlikte ucuz ve niteliksiz iş gücü olarak büyük şehirlerde oluşan emek pazarlarına sunulması  hikayesi, özelde İngiltere, genelde de Avrupa'da başlamış, Feodalitenin Burjuvazi tarafından tasfiyesi ile kapitalizm lehine yüzyıllar önce dramatik bir şekilde çözülmüştü.  Bizim için yaklaşık olarak 50 yıl önce görünür olmaya başlayan ve giderek de tırmanan   r ant, hırs, para, kirli ilişkileri ile örülü kentsel dönüşüm, yeni yerleşim alanlarının oluşumu için imar afları ve uzlaşmalarını da kapsayan bu hikaye, artık yaşamımızın bir parçasına dönüştü.  Her bir aile bireyinin, nüfusumuzun iki ya da en fazla üç kuşak öncesi köylü olduğundan, göç hikayelerinin bir çoğu, kültür çatışması ile sonuçlanan travmalara neden oldu. Ucuz emek transferi ile her geçen gün büyüyen şehirler toplumun aynası ve gören gözler için de sömürünün ete kemiğe büründüğü yerlerdir. Şehri yönetenlerin kararlarıyla oluşan talan mekanizmasını

Zeydan Karalar Binlerce Hayatı Kurtarabilir!

Buradan ilk yazımda, Zeydan Karalar nezdinde, Belediye Başkanlarının içinde bulundukları durumu 'çekiç metaforu' ile anlatmaya çalışmış, ellerinde sadece çekiç olduğundan, bütün sorunları da çivi sanıyorlar diye yazmıştım. Göreve geleli bir yıl oldu. Bakış açıları ve iş görme yöntemleri aynı! Dışarıda on binlerce Adanalı iş ve aş umuduyla, Belediye Başkanlarının iki dudağına bakarken onlar, başka çarelerinin olmadığını zannederek, yeni bir fikir, yeni bir yol ve yeni bir arayışa da girmeden mevcudu koruma, var olanı devam ettirme ve dün ne yapıldı, nasıl yapıldı ve sonuç ne olduysa tekrar etmekten başka ne yapıyorlar? Böyle olacaktıysa, özellikle CHP'liler açısından,  Aytaç Durak, Zihni Aldırmaz, Hüseyin Sözlü, Azim Öztürk, Mahmut Çelikçan, Ömer Topçu ile Karalar, Akay ve Çetin arasındaki fark nerede? Hem kadroları hem de Müteahhitlerin bile çoğu aynı. Onlar da yol yaptı, köprü açtı, temizlik yaptı, park açtı. Yaptıklarını da bilboardlardan anlatıyorlardı. Onlar da

ODA Tv Ve Barışlara Yaşatılan, Bedeli Peşin Ödenmiş Hikayeleri Anlatır!

Dokunduğunuz her harfte klavyenin çıkardığı tıkırtı, Davula vurduğunuzda kopan gürültü, Sazın akortundaki tını, Kemençenin tellerindeki isyan, bedeli peşin ödenmiş hikayeleri anlatır… Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın tutuklanmasının nedeni tam da bu!… Onların, aşk şarkısını söyleyen bir kadına ağlayan kayaları duyacak kadar hassas yürekleri ile yok oluş ve yeniden yaradılışın tohumunu taşıyan bilinçlerini yok etmek isteyenler, hedefe koyuyorlar Barışları… Deniz hapsihanesindeki camdan hücresinde cezasını çeken, bitişik hücredeki yunuslarla konuşabilmek için bir birlerini ayıran cama vura vura onun dilini öğrenen katil Orca balinaları kadar bile entelektüel bir öfke biriktirmememiz, geleceğimizi belirleme irademizden vazgeçip bunu tanrıya bırakmamız için Barışlar susturulmak isteniyor… Şaşırmıyoruz çünkü, bu sadece bizim güzel ülkemizde, bize yapılan bir zulüm değil. Independet’ten Andrew Feinberger’ın ABD’de yaşananlardan aktardıklarını okuyarak, düzenlerini sürdürmek iste

Çukobirlikçiler Ve Sedat Doğan'a Verilen İsyan Oyları

Çocuklar belirli bir yaşa gelene kadar hayalleri ile gerçekleri karıştırırlar ya… Adana’da güneş bizi kırmayıp tekrar yüzünü göstermeye başlayınca balkondan içeri almakta güçlük çektiğimiz, evimizin sakini kedimiz Mesut için de bu geçerli olabilir diye kaygılanıyorum. Evin balkonu neredeyse bir ormana açılıyor. Yüzlerce dönümden oluşan çam ve zeytin ormanı içinde envai çeşit diğer ağaç türleri ve bu ortamda akan doğal hayat, neredeyse her gün, her çeşit kanatlı kuş, arı ve benzeri hayvan ile kovalamaca oynayan Mesut için tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Gözünüzü üzerinden bir an bile ayırdığınızda ya bir kuşu kovalıyor ya da bir arıya pati atarken göz göze gelebiliyorsunuz. En büyük tehlike ise oluşturduğumuz korunaklı ortamı aşıp, kendini peşinden koştuğu kuşlar gibi zannedip, onların peşinden uçabileceğini zannetmesi olurdu. Böyle durumlarla karşılaşmamak, oyununa da mani olmadan sık sık uyarıp konsantrasyonunu bozmaya çalışmak, evdeki diğer ahalinin büyük sorumluluğu.