Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Newton'u Dinleseydik, Başımıza İdilb Düşmezdi!

Bugün için Suriye- İdlib özelinde yaşanan ve hepimizin kalbinde derin acılar bırakan olayları, ortaokul- lise düzeyinde öğrenim görmüş, Newton yasaları veya Einstein'ın özel ve genel görelilik teorilerini (ki bunlar, zaten var olan, gerek gözlem gerek hayal gücünü kullanıp, deneylerle de doğrulayarak ortaya koyulan ama bir bilgi üretimi anlamına gelmeyen yasa ve teorilerdir) şöyle kıyısından duymuş olanlar bile önleyebilirdi! İdilb’te yaşananlarla, Newton arasında nasıl bir bağlantı olabilir ki diye düşünmeyin, hemen geliyorum konuya. Mühendislik/Teknoloji bilgidir ve bu üretilen bilgiye de çoğunlukla know-how denir. Bilginin (Newton ve Einstein burada devreye giriyor) keşfedilmek yerine üretilme nedeni ise bir mühendislik sürecinin sonucunda elde edilmesi ve hepsinden önemlisi bir amacının öyle ya da böyle hedeflenmiş olmasıdır. Bilgi üretimi ile bilimsel bilgi arasındaki fark “maddenin korunumu, momentumun korunumu ve enerjinin korunumu” ilişkisinde. Şimdi son model bir s

CHP'yi Halkın Elinden Alıyorlar

CHP, Kurultay yolunda, büyük yaralar alarak ilerliyor. Tarihte örneği var mı bilmiyorum ama dayatma ve zor ile ilk defa aday çıkması engellendi. Ankara, İstanbul, İzmir'den sonra Adana'da da mahalle delegelerinden başlayarak ilçe, il ve Kurultay Delegelerin 'tek elden' yazılıp, iradenin tekleştirilmesi, partinin çoğulcu demokratik yapısına ağır bir darbe vurdu. CHP'de siyasetin, el sıkışmanın, demokrasinin, parti içi hukuk ve yarışmanın ortadan kaldırılışına ve katı karanlık bir nobranlığın partinin üzerine çökerek, adım adım, onu teslim alışını izliyoruz. Akıl almaz orantısızlıkta iki güç, parti tabanını çaresiz ve umutsuz kılıyor. Birincisi Genel Merkezdekiler, buranın mutemetliğini yapanlara "ne yapın edin 30 kurultay delegesini yazın" demiş anlaşılan. İster aday bile çıkmasına izin vermeyecek şekilde yazılan delegeler le ya da bunu iyilikle mümkün kılabilecek elinde havuç taşıyanlar sayesinde... Parti içi demokratik düzeni yerle bir edecek i

Direnenler Kaybedebilir Ama Teslim Olanların Hiç Şansı Yok

Yüzüklerin Efendisi'ndeki Uruk Hai'leri bilirsiniz. Karanlığın kölesi olmuş, kendilerine ait bir iradeleri olmayan yaratıkların oluşturduğu bir ırk. Eğer, CHP Adana İl Delege listesinin tamamını bunlardan yazdılarsa, Şeyh Bedrettin Destanı'nda ölüm kuşunun kanatlarında taşıdığı fermandaki gibi kabulleneceğiz sonucu ve  'madem fetva bize ait, verin ki basak bağrına mührümüzü' diye çıkacağız kongre salonundan... Diğer seçenek ise... İl Kongresinde oy kullanacak delegenin tamamı, bu güne kadar yaşamlarında savunduklarının faturasını ödemekten korkanlardan yazılmadıysa eğer, Bertolt Brecht'in  'Direnenler kaybedebilir, ama teslim olanların hiç şansı yok'  sözünün bir anlamı olacaktır bu topraklarda.  Bu iki seçeneği alt alta yazıp sormamızın nedeni, CHP’nin literatürünün en müstesna yerindeki ‘parti içi demokrasi’ kavramının sorgulanmasına dönük. Orta çağda kilise bilgiyi yasaklar, düzenini böyle sürdürürdü. Şimdi düzenlerini sürdürmek isteyenler

İbo'lar, Mahir'ler, Deniz'ler Kudüs Mitingçilerini Aklamaz!

Sultanların mülkü olmaktan, kulluktan, tebaa olmaktan kurtulmak için iki yüzyıldır süren devrimci savaşımızın tekabülüdür "Vatan" ve " Hürriyet"le ulaştığımız Cumhuriyet. Sultan Hamit'lerin mülkünü Mithat Paşa’nın açtığı yoldan, Namık Kemal’le, Ziya Paşa ile Vatana dönüştürdük. Çok bedel ödedik. İstanbul’da boğaz kıyısındaki sarayın duvarlarını döven "Hürriyet, Müsavat, Uhuvvet" sloganları, Selanik’te "Liberte, Egalite, Fraternite" diye yankılanmaktaydı. Enver, Talat ve Cemal olmasa, Anayasa’yı raftan indirip meclisi açamayacaktık. Hürriyeti ve vatanı 1908’de Mithat Paşa ile bulduk. 1909’da ayaklananlar, Şeriat istiyorlardı. Şeriat, vatansızlık ve hürriyetsizlikti. Başaramadılar. Ama 10 yıl süren Balkan Harbinde, vatanı da hürriyeti de kaybettik.  Direndik. Hayatta kalmanın bir yolunu bulduk. Kurtuluş Savaşı vatan için yolu yeniden aralamıştı. Son sultan kellesi uçmasın diye İngiliz gemisiyle sıvışınca, bu vatanda bir s

Siyaset Kasapları CHP'yi Hakikat Mezbahanesine Çevirmeye Çalışıyor!

" Uzun Bıçaklar Gecesi" aklıma niye takıldı bilmiyorum ama Hitler'in, Nasyonal Sosyalist Parti'sinde, kendine muhalif olanları temizleme operasyonu olduğunu herkes biliyor. Bir gecede 100'lerce parti içi muhalif bıçaklarla öldürüldü ve Hitler'in mutlak  iktidarının önü tamamen açıldı. Sonucu ise, 2. dünya savaşı ve 45 milyon insanın ölümü oldu. Şimdi bu girişten sonra, CHP’yi yönetenleri, tarihi iki hata yapma yolunda hızla ilerledikleri için uyarıyorum.. Parti siyasi iradesi, yerel seçimi kazandıran şartları doğru okuyamamanın yanlışı içinde. 11 Büyükşehir Belediye Başkanı, doğru siyasi perspektif oluşturulamayınca, her biri kendi tecrübeleriyle, el yordamıyla, yaşadıkları fikri çölleşmeden kurtulmaya çalışıyorlar. Buna çözüm için düşünülen, "Belediye Başkanları Buluşmalar"ının  ne ürettiğine, üretip üretmediğine, yaptıklarının halkta bir karşılığı olacak mı yoksa bunlar, Murat Zöhre'nin deyişi ile,' Kaptanın Seyir Defteri' ne dü

Ak Parti ya da Sosyal Demokrat Belediyecilik Yok; Siyaset Var

Beğenirsiniz beğenmezsiniz; ideolojik bir aygıta dönüşen Ak Parti, Belediyeler eliyle üretilen bütünlüklü bir politikanın sonucu. 31 Mart seçimleri CHP, HDP, İyi Parti ve diğer kesimlerin iradesinin ortaklaşmasıyla iktidar için bir referandum haline gelmişti.  Seçilenlerin iyi hizmet yapacakları bilindiği için, ya da "kaybeden" Ak Partili Başkanlar yol, bulvar, temizlik yapamadıkları için değil, iktidara karşı biriken öfke belediye yönetimlerini el değiştirtti. Şimdi koltukta oturanların akıbetini belirleyecek olan da bu. İnşaat ekonomisiyle, imar izniyle, müteahhit-belediye bağlantılarıyla, yani tepeden tırnağa siyasi bir mesele olan belediyeciliği siyasetin dışına taşıma gayreti, belediyeyi siyasetsizleştirmek de tamamen bir siyasi tercih. Belediyecilik siyasetin beşiğidir. Ak Parti ya da Sosyal Demokrat diye bir belediyecilik yok. Fatih Yaşlı’nın '(…) Bunların hepsi bize hem her şeyin sınıfsal olduğunu, hem her şeyin politik olduğunu, hem de her şe