Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Zeydan Karalar'ın Yolu

Belediye Başkan Zeydan Karalar, Koza Tv'deki yayında, çaba ve çalışkanlığı ile öne çıkarken, keşke bunu üretkenlik ile daha çok birleştirebilse diye düşündüm. Her biri kendi alanında başarılı milyonlarca insan da çok çalışıp inanılmaz çaba harcıyor ama, şehrimizin kaderini değiştirme şansı sadece onun elinde. Böyle düşünme nedenim ise gayet anlaşılır olsa gerek; o başarırsa hepimiz daha iyi bir şehirde yaşama şansına kavuşacağız.  Belediye Başkanları şehre bıraktıkları eserlere sadece isimlerini nakşetmez, zamanın ruhu da onların karakterlerinin taşıyıcılığını yapar. Adana'yı eski küçük bir köy görünümünde olduğu 1980'li yılların öncesi ile hatırlayanların sayısı giderek azalsa da, bu değişime tanıklık edenlerin aklına Çolak dendiğinde otogarlar ve hal komplekslerinin şehre kazandırılması; Durak denildiğinde şehrin ana kolektörününün inşa edilmesi, Çatalan'dan su getirilmesi ve şehrin kuzeye taşınması gelir.  Aldırmaz, belediye meclis üyeleriyle kurduğu 'ortak akıl

Bal Tutan Parmağını Yalayanlar

40 yıllık gazetecilik tanıklığımla söylemeliyim ki; 'bal tutanın parmağını yaladığı' ülkemizin her köşesinde belediye başkanı, belediye meclis üyesi ya da belediye bürokratı olup da siyasetin bu 'yerel' versiyonu ile servet birikimi sağlamayan tek kişi yoktur; varsa da bu istisnai bir istatistiki veridir.  Yerelde gerçekleşenler dışında, TBMM'de 24. dönem Milletvekilliği de yapmış biri olarak, CHP parti ve grup yönetimi kararıyla TBMM KİT komisyonunda, şimdi TBMM Başkanvekili olan Haydar Akar, eski Genel Başkan yardımcısı Aykut Erdoğdu, rahmetli Kamer Genç, Tufan Köse, Mevlüt Dudu ve komisyona giren çıkan bir çok arkadaşımızla birlikte 4 yıl süren denetim görevimiz sırasında da tanıklık ettik ki, Sayıştay denetçilerinin raporlarıyla ispatlanan merkezi devlet yapısı içindeki kirlilik, soygun ve talan mekanizması da öteden beri çalışıyor. Tüm bunlar, hem merkezi düzeyde hem de hemen her şehirde yaşanan ve bunları denetlemek, takip etmek, önlemek ve suç oluştuğunda tes

Deva Dedikleri Antidepresanlar

Hayatta karşılaştığı milyon çeşit sorunu çözemeyen günümüz toplumunun fertleri artık ya antidepresan veya alkol gibi yatıştırıcılara sarılıyor ya da şiddete başvuruyor. Kadınlara, çocuklara, hayvanlara karşı şiddet artıyor. Türkiye'de yaklaşık 6 milyon kişi antideprasan ilaç kullanıyor. Bu sayıya rağmen Dünya Sağlık Örgütü bu 'tedaviye' ulaşabilenleri nüfusun sadece onda biri olarak raporluyor, bir de ulaşamayanlar var. Onların da bir kısmı, 'paralel' bir tedavi şekli olarak artan alkol ve uyuşturucu kullanımı şeklinde istatistiklere yansıyor. Ülkemizde çaresiz ve çıkışsız kalan her 100 bin kişiden 12,6'sı, yani yılda 10 binden fazla insan intihar ediyor. Daha geçen hafta içinde 6 polis memurunun intiharı bunun acı bir örneği. Tüm bu şartlar içinde insanlar, direkt olarak medya kanalıyla, dolaylı olarak da eğitim, öğretim, ailevi ve sosyal tebliğ şeklinde dört bir taraftan bir propaganda bombardımanıyla karşı karşıya: Adını ister kapitalizm koyun, ister son kırk

Erdoğan Nükleer Güç Peşinde

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hani bazen filmlerde gördüğümüz, nükleer başlıklı füzelerin kodlarını bulunduran bir çantaya sonunda sahip olduğunda parmaklarını çantanın üzerinde gezdirip severcesine dokunur mu, ne hisseder, içinden neler geçer bilinmez ama, hiç gizlemediği bu isteğinin gerçekleşme ihtimali yükseliyor.  Bunun bilinen şimdilik üç yolu var; Birincisi, saygın uluslararası yayın organlarında ve düşünce kuruluşlarında tartışılan ve Biden yönetimine tavsiye edilen, 'caydırıcılığı ademi merkezileştirme' olarak tanımlayabileceğimiz plana dayanıyor.  Plana göre, 'Çin ve Rusya saldırganlığına' karşı bölgesel reaksiyon vermenin ekonomik ve askeri olarak daha uygun olması sebebiyle, batı demokrasilerini koruma görevinin tek merkez (ABD) yerine müttefiklere dağıtılması öneriliyor. Bu planın işlemesi için ise coğrafi olarak bu bölgelerin tam ortasında bulunan Türkiye'nin tüm kontrolünü elinde bulunduran Erdoğan'ın NATO ve batıya tam sadakati gerekiyor. Zaten burada b

'Kozmik' ilişkiler ve Sedat Peker Videoları

Sedat Peker'in artık siyasi olduğu kadar kültürel ve tarihi bir fenomen haline dönüşmüş videolarında birbiriyle iç içe geçmiş kirli isimler ve ilişkiler yumağındaki olayların hangisine kim ne kadar inanıyor, kim ne kadar kanıta ihtiyaç duyuyor bilemem ama, anlatılan olayların özellikle devleti, hukuk ve adalet gibi insanlığın ortak idealleri üzerine inşa edilmiş kutsal bir varlık gibi kabul edenlerin ezberini bozduğu ortada.  Dolayısıyla Sedat Peker'i, zaman, tarih ve mekan kavramlarını nedensellik zinciri ile birbirine bağlayarak kozmik dengeyi bozmaya çalışan edebiyatın çağdaş bir hikaye anlatıcısı olarak kabul edersek, anlattığı hikayeleri de yeni bir toplumsal konsensüs arayanlar adına iş gören birer saha düzenleme aracı olarak kabul edebiliriz. Meseleye bu açıdan bakmaya devam edersek, yaşananları da edebiyatın kilometre taşları olan meddahlık, masal, destan, roman anlatıcılığında esas olan "Kelimeler bir fikir, hikayeler ise bir bakış açısı ifade eder" mantığına