Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Elbette çaresiz değiliz

Ben de herkes gibi elbette Ukrayna'da yaşanan insanlık dramını yakından izliyorum. Bu savaş bölgesel bir yangına dönüşebilir mi, yahut bu haliyle bile hangi sonuçlara yol açacak, muhakeme etmeye çalışıyorum. Kimin ya da hangi tarafın zafer ilan edeceği ile de ilgilenmiyorum. Zaten muhtemelen, sonuçta, hem Ukrayna (aslında batı) hem de Rusya'da iktidardaki milliyetçi ve oligarklar işin sonucunda kazananın kendileri olduğunu iddia edeceklerdir. Ardından da ölüme gönderdikleri insanlar ile talan ve tahrip ettikleri doğa için iki yüzlü ve samimiyetsiz sözler söyleyerek dua edeceklerdir. Benim üzerinde kafa yorup yazmaya karar verdiğim konu ise aslında bu savaşın de bir numaralı sebebi olan dünyadaki güç paylaşımına ve batılı politikacıların zihnini besleyen akademisyenler, düşünce kuruluşları ve bunların televizyon, dergi ve gazete gibi araçlardaki sözcü ve kalemlerinin sürdürdüğü ciddi tartışma ve ayrışma ile yaşanan yarılmanın boyutlarına dikkat çekmek. Keşke, buradan bütün bu ta

Erdoğan'ı gönderdik diyelim...

Bağışlasınlar beni ama, Millet İttifakı'nı oluşturan altı partinin liderleri, eğer bizi kandırmaya çalışmıyorlarsa, kendileri ağır bir yanılgı içinde olabilirler. Zira bir bütün olarak muhalefet, işsizlik, yoksulluk, açlık ve ağır borç yükü altındaki nüfusun yüzde 90'ının muzdarip olduğu sorunların kaynağına inmek yerine, her sorunu Erdoğan'ın tek adam yönetiminin üzerine atmak ve onu gönderince de her şeyin çok güzel olacağına dair umut dağıtmak dışında tek kelime etmiyor. Buna acaba kendileri de mi inanıyorlar, yoksa bizleri mi inandırmaya çalışıyorlar, orasını okuyucunun takdirine bırakıyorum. Bizlere sunulan basit tablo şu: Erdoğan tek adam oldu, bütün yargı, yasama ve yürütme yetkilerini tek elde topladı, Merkez Bankası, BDDK ve diğer özerk kurumların bağımsızlıkları ellerinden alınınca ekonomiye güven azaldı. Kurumlar (özellikle Merkez Bankası) özerk olmayınca yabancılar artık yatırım yap(a)maz oldu. Böyle olunca dışarıdan sıcak para gelmiyor, döviz sıkıntısı başladı,

Aman dikkat...

Bu günlerde dillere pelesenk edilen 'güçlendirilmiş parlamenter sistem' ifadesinin 2001 yılı versiyonu, 'güçlendirilmiş ekonomi'ye geçişti. Her iki 'çıkış' formülünde de 'güçlü' ve 'güçlendirilmiş' ifadelerinin kullanılması tesadüf olamaz. Peşinde olunan şey, yıkımı yaşayan kitleleri inandıracak bir sihir. Amaçları, yaşanılan ve gittikçe de derinleşen yoksulluk ile birlikte sarsılan sistemi kurtarmak. Formülleri ise bütün suçu daha 2018 yılında uygulamaya geçilen " Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" ne, dolayısıyla Erdoğan'a yüklemek. Oysa bu gerçeğin sadece bir yüzü. 2001 yılındaki ekonomik kriz yaşamın tamamını etkilemiş ve ülke büyük bir kaosun içine sürüklenmişti. Sonuçları büyük altüstlere yol açsa da sebeplerinden birisi, 1994 yılında IMF'nin Merkez Bankası yasasında yaptırdığı bir değişiklikti. Merkez Bankası'nın o yasaya dayanarak Ecevit hükümetinin talep ettiği nakit ihtiyacını karşılamaması domino etkisi yaratmış ve

CHP ne yapacak?

CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Engin Özkoç ve Özgür Özel'in ortak imzasıyla TBMM'ne TELEKOM üzerinden yapılan talanın ve sorumlularının ortaya çıkarılması amacıyla verilen Meclis Araştırması istemi vesilesiyle geriye dönük olarak geçilen önemli kavşaklarda yaşanılanları hatırlatmak amacındaydım. Bu konuda hazırlanan yasanın (24.11.1994) ilk halini, ardından Anayasa Mahkemesi'ne yapılan itirazları ve dayanakları ile yapılan özelleştirmelerin iptaline ilişkin mahkemenin gerekçelerini okuyup araştırdım. İlk özelleştirme dalgasının Kamu İşletmeciliği Geliştirme Vakfı (KİGEM) tarafından toplamda açılan 105 dava ile yavaşlatıldığını, ancak 1999 yılında Anayasa'da yapılan değişikliklerle 'aykırılık' nedeniyle verilen iptallerin önüne geçilişine tanıklık ettim. O dönemde Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Prof. Dr. Korkut Boratav, CHP eski Genel Başkanlarından eski Harbiş Genel Başkanı İzzet Çetin ve bir de eski CHP Genel Başkan Yardımcılarından Prof. Dr. Birgül Ayman Güle