Ana içeriğe atla

Ben ne yapabilirim diyenlere; Dünyayı değiştirebiliriz

Bu satırları okurlarının neredeyse tamamına yakını (Benim özel mesajla gönderdiğim 3 bin kişi, yani SİZ) belli bir eğitim düzeyinden geçmiş, işi ve ailesi için en azından orta seviye bir yaşam kalitesini sürdürebilir noktaya taşımış bireylerden oluşuyor.

Bunun dışında basılı gazete, haber siteleri ve paylaşım yolu ile okunurluluğun bu rakamın çok çok üzerinde olduğunu ölçebiliyorum.

Bugünkü yazıyı sizler için yazdım!


Gelin bir casusluk örgütü kuralım. 

Nedenini şöyle anlatayım;
...

Sizler ülkemizin yetiştirdiği ve sadece işinizin ve ailenizin değil, bu şehir ve ülkemizdeki herkesin sorumluluğunu paylaşması gereken insanlarsınız. Sizin aileniz için sağladığınız olanakların, siyasetçiler tarafından ülkenin bütün yurttaşlarına da sağlanmasını mümkün kılabilecek birikimdesiniz.

Aslında kendi aileniz, çocuğunuz ve işinizin geleceği için buna mecbursunuz da!

Öyle "ben başardım; ailemi huzur içinde bir arada tutabileceğim iyi bir işim var, çocuklarımı sağlıklı olarak büyütüyorum, iyi bir eğitim almalarını sağlıyorum" diye düşünüyor, kendi zihninizde kurduğunuz surların arkasında, ‘bana dokunamaz, bana ulaşamazlar’ diyerek sorumluluk almaktan kaçıyor olabilirsiniz.

Kim bilir belki siz de bir zamanlar güneşe şafağı doğurtacak kadar inançlı iken şimdi sadaka verip, zekat dağıtarak vicdanını rahatlatanlardansınız…

Ama unutmayın ki, o üzerine titrediğiniz çocuklarınız an gelecek sizin kontrolünüz dışında bu şehrin sokaklarında, caddelerinde yoksullaşan her tür kötülüğün saldırısına açık hale gelecektir.

Eviniz ne kadar güvenli, siz ne kadar tedbirli olursanız olun; şehriniz ve ülkeniz açlığın, yoksulluğun ve umutsuzluğun girdabına kapılmışsa, mayından çıkan şarapnellerden birisi bir gün bir yerde bir parçanıza saplanacaktır.

Ürkütmek, korkutmak için yazmıyorum bu satırları, amacım uyarmak.

Ülkemizden yüz binler, şehrimiz Adana’dan on binlerce iyi eğitimli, meslek sahibi başarılı kadın ve erkek yaşadığımız şehrimizi ve ülkemizi terk ederek kaçıyor. Yerine gelenlerin yarattığı sosyal - ekonomik ve toplumsal sorunlar iyice çekilmez ediyor bu toprakları.

Evinizin penceresinde oturup, perdeyi aralayarak çocuğunuzun okuldan gelmesini beklerken ya da akşam arkadaşlarıyla buluşmaya çıkmışsa ve cep telefonuna bir dakika bile sürmeyen geri dönüşü sırasında aklınızdan geçenleri anlayabiliyorum.

Üzerine alınanlar için bu yazdıklarımı, Nazım Hikmet nasıl selamlamıştı!
...

“Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”
‘Ben ne yapabilirim ki?’ diyenleriniz için ‘ dünyayı değiştirebiliriz’ yanıtım hazır!

Evet, gerçekten, dünyayı değiştirebiliriz, bu gerekiyor da.

Bir yerden başlamamız gerekiyor, hepsi bu.

Bunun için ilk önce bir casusluk örgütü kurmamız gerekiyor. 


Şehir ve ülke yöneticilerinin kendi menfaatlerini değil hepimizin ortak geleceğini düşünerek o koltuklarda oturmalarını denetleyecek, yaptıkları iş ve işlemlerin kendi şahsi çıkarlarını kollamalarını, halka sadaka verirken kendi ceplerine milyonları akıtmalarını engelleyecek, gönüllülerin nefer yazılacağı ve gerçeklerin er geç ortaya çıkmasını sağlayacak bir gazetecilik organizasyonundan söz ediyorum,, Wikileaks örnegi gibi...

Nasıl yapacağımızı da anlatırız bir başka yazıda...










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen