Ana içeriğe atla

Bu mu yani Akif abi, 50 yıllık mücadelenin sonucu?


Sabahları çorba verme fikri kimden çıkmış ve ikna etmişse,  Seyhan Belediye Başkanı Sayın Akif Kemal Akay öğrencilerin yoğun olarak yaşadığı semt olan Beyazevler bölgesindeki Duygu Kafe yakınında bunu uygulamaya geçirdi. Haberleri yayın organlarında okudum.

Biliyorsunuz dindeki sadaka, zekat dayanışması, mülksüzleştirilip yoksullaştırılan toplumlarda ekonomik bir etkinlik haline dönüştü.

100 yıl önce İngiltere’de kırdan kente göç ile ortaya çıkan kitlesel yoksulluk ve açlık, Kilise öncülüğünde günde bir tas sıcak yemek ve yatacak bir yer verilerek kontrol edilmeye çalışılmış, bunun meşruiyeti de parlamentonun ‘ Düşkünlük yasası’ ile sağlanmıştı.

(İngiltere’de) feodalite çözülüp, topraksız kalan köylüler şehirlere göç edince,  herkesi istihdam edecek kapasiteden uzak olan sistem, önce kente gelenleri geri göndermeye çalışmış, olmayınca ‘speenhamland’ adı verilen yasayı çıkarmış ve bu yasa ile sıcak yemek ve yatacak yer bulanlar günde 16 saat çalışan ama aldıkları ücretle düşkünler  yasasından yararlananlardan daha kötü şartlarda yaşayabildiklerinden, işçiler işlerini bırakıp o yasadan yararlanmaya başlamışlardı.

Araştırmacılar düşkünler yasasının yürürlükte kaldığı 50 yıl boyunca bir emek piyasasının oluşamamış olmasını, insanların ’ dilenerek yaşamayı, çalışarak yaşamaya’ tercih etmesine bağlıyorlar.
Dolayısıyla bu yasa kırdan kopup gelen topraksızlaştırılan köylünün ‘özgürleşmesini’ engelliyor onu birer düşkün-dilenci haline getiriyordu.

Kilise- Cami ya da başka bir dinin, yoksulluğun öldürücü darbesine karşı insanları sadakalarla yaşama bağlamasına bir başka örnek ise dünyanın en zengini olan Almanya’dan; Her gün yaklaşık 1 milyon 600 bin kişi sıcak yemek kuyruğunda sıraya girip karnını doyuruyor.

Bizden örnekler ise her gün gözümüzün önünde yaşanıyor; Devletin din gücü Diyanet, sadaka için formül üreterek, Müslümanları servetinin yaklaşık 40’ta 1’ini sadaka olarak dağıtmaya teşvik ediyor.

Sadece dinsel buyruklar değil düzenin hizmetinde olan; Parlamentomuz da öyle!

100 yıl önce İngiltere’dekinin bir benzeri ama daha kibar adlarla bizde de 1999 yılındaki büyük mülkiyet transferi gerçekleştirilen yasalar çıkarılırken, mülksüzleştirilen kitleleri yönetebilmek için Dünya Bankası kaynaklarından fonlanan para ile çeşitli adlar altında üretmeme- çalışmama karşılığında, düzene isyan etmeme rüşvetleri dağıtılmıştı.

Bu yasalar hala duruyor ve işlev alanı her geçen gün genişletilerek yoksulluk yönetilmeye çalışılıyor.

Ramazan aylarında kurulan çadırlarda verilen-yenilen yemekler artık inananların toplu iftar açma geleneği yerine özellikle yoksulların bir ay boyunca karınlarını doyurabildikleri merkezlere dönüştü.

‘Gerekçe ne olursa olsun aç ve açıkta olanların karnı doyuyor, sabah okula aç giden üniversite öğrencilerine bir tas çorbayı çok mu görüyorsun, bunları anlatarak’ diye düşüneniniz olabilir ama hemen celallenmeyin.

Ben buna karşı değilim.

Aksine de hiçbir insanın aç ve açıkta kalmadığı, herkesin karnının tok ve sıcak bir yatak hakkı olduğuna inanlardanım.

Ama hayır, isyanım var...

Düşkünleştirilen öğrencileri zekatla, sadaka ile karnını doyurup, hayır dualarını da alarak okula yolcu etmek bu düzene ikna olmayan öğrencileri de okulda coplamak, ancak bu düzenin çözümüdür.

Yaşamı boyunca bu düzenin ne olduğunu bilen ve anlatan; şimdi bunu değiştirme ve ispatlama şansı olan, Cumhuriyetin bütün kazanımlarıyla, yerel iktidar olanaklarıyla, yetişmiş aydın ve yurtsever kadrolarıyla koskoca Seyhan Belediye Başkanı Sayın Akif Kemal Akay’dan, bir zamanlar halkımızın gönül köprüsü iken, muktedirlerce kirli düzeni meşrulaştırmaya alet edilmeye başlanan zekat ve sadaka kurumuna karşı,  çürütülen üretim ve dayanışma değerlerini yeniden yaşama geçirmesini beklerken, bir sabaha karşı, soğukta, çorba kazanının başında fotoğrafını görünce…

‘Bu mu yani Akif abi 50 yıllık mücadelenin sonucu?’ yerine geçsin bu yazdıklarım…

                      

Yorumlar

  1. Çorba dağıtmak yerine ihtiyaç sahibi öğrencilerimize her ay düzenli burs verseler,otobüs ulaşım kartı verseler belediyelerimiz çorba kuyruğu oluşturmasalar...Sonuçta bu çorba bedava pişipde gelmiyor buraya ,bir kısmı yenilip,içilirken bir kısmıda çöpe gidiyordur, öyle yada böyle bu çorbayı pişiren şirket parasını alır. Mesela bir kase çorba 5 TL mi? 30×5=150 TL
    150 TL direk olarak ihtiyaç sahibi öğrencilerimize verilse aylık ulaşım giderlerini karşılamaz mı?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen