Ana içeriğe atla

'Her Şey Çok Güzel Olacak'tan, 'Eski Güzel Günlere Döneceğiz' Belediyeciliğine

Ağaçlar çiçek açalı çok oldu. Serin yaylalarda meyveler tomurcuklanıyor. Çiçeğe duran meyve ağaçlarını kurtlanmasın diye ilaçlarken, zihnimi cevapsız sorularla kemiren kurtçuklardan da kurtulacakmış gibi hissediyorum.

Otlar sararmadan ve ilaca da bulaşmadan kesilip yem olarak ayrılma işlemi ile nar ağacının, komşusu elma, erik ve hurma ağaçlarını kıskandıran renginin oluşumu aynı döneme tekabül eder. Toprağın insana yaşatabileceği en güzel anları bir sonraki yıl dönüşüne kadar kaçırmamak için gittiğimiz yayla evinde en büyük mutluluklarımdan birisi, çocukluğumu da hatırlatan, tahta kaplı yer yatağına uzanıp uyumak.

Evimizin sadece tabanı değil çatısı da tahta döşeliydi. Meşe kokuları içinde altı kardeşimle oyunlar oynarken, sanki derin orman uğultuları arasında gezinirdik. Sıralı dizilmiş yer yatağında içimizi ormanın sessizliği kaplar, sincaplar, tilkiler, tavşanlar, sonra akıp giden dereler ile birlikte rüzgarda savrulan bayır otlarının sesleriyle uykuya dalardık.

Sadece yerleri tahta kaplı evlerde yer yataklarında yatanların duyabildiği, gölgelerde gezinen insansız sesler vardır.

Bu seslerin karıştığı düşlerimden her uyanma anında ise içime kara kış girmiş gibi ürperirim. Tipide kalmış, ayazdan korunmaya çalışan bir tarla faresi gibi yorganın altından çıkmamak için dirensem de aklım gönlümdeki dağları aşar, tahta döşeli, orman kokulu evden çıkıp kaldırımlarda titreyerek yatan küçük çocuklar ve çıplak ayakları ile park köşelerine sığınanlarla göz göze gelir. O küçük çocukları kafamın içindeki cevapları ararken bulurum.

Sorunun cevabını onlar mı yoksa ben mi arıyorum, bilemiyorum.
Borcunu ödeyemeyen babaların intihar ettiği, annelerin "sokakta" çalışmaya başladığı, milyonlarca insanın çocuğuna bir tas çorba içirebilmek için günde 16-18 saat çalışmaya razı olduğu, buna rağmen bu şartlarda dahi çalışacak bir iş bulamayan on milyonlarca insanın var olma mücadelesi verdiği, kendi güvenli düşlerimizde bile kaçamadığımız bir dönemden geçiyoruz. İnsanlar "eski"den kurtulmak için, itaati ve boyun eğmeyi öğreten yoksulluğun yaratıcısı olan bu düzenden kurtulmak için, başka bir gelecek hayali ve umudu ile oy vermişti.


Çalışarak, üreterek ve hak arayarak yaşama iradesini yok eden, onlardan profesyonel düşkün, dilenci yaratan, biat ve itaati kutsayan sadaka kültürünü yücelten yeteneksiz ve çapsız siyasetçilerin yol açtığı büyük toplumsal çöküşün önündeki tek direnç kaynağı Türkiye'nin laik seçmenidir.

Ne yazık ki laik seçmenin oyuyla seçilip camiye, kiliseye, dine, devlete, belediyeye sığınıp dilenerek geçinmeye çalışanlara siyasal önderlik yapması gerekenler, düşkünleşen bu kitlelere çıkış yolu sağlayacaklarına, kendileri de aynı yöntemleri uygulayarak sadaka kültürünü meşrulaştırıyorlar.

Anlamayanlar varsa daha açık yazayım: Sadaka kültürünü meşrulaştırmak, bu çöküşe neden olan sisteme rıza vermektir. Lamı cimi yok.

İnsan kalmak isteyenleri dini, mezhebi, etnisiteyi, alt kimliği dolaşımda tutarak, kendilerini yenileyemez ve yeniden üretemez hale getiren, kitleleri örgütsüzleştiren ve bu şekilde koskoca ülkemizi büyük bir düşkünler evine çeviren bu "eski" düzen değil miydi sahi?

"Eski"den kurtulduğumuzda 'her şeyin çok güzel olacağı!' yeni günler vaadederek oy alıp, "yaşayanların geçmişi, düşenlerin yadiğarı" olan koltuklara oturanların şimdi tek söyleyecekleri, "eski güzel günlere döneceğiz" midir yani?

Turgay Develi.
24. Dönem Adana Mv.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen