Ana içeriğe atla

'İttifak' Fikri Kimin?

Bu konuda yazılmış birçok kitap ve makale olmakla beraber anlaşılan o ki, ABD tarafı liberalizmi kurtarmanın yolunun "yeni koalisyonlar oluşturmaktan" geçtiğine iman etmiş gibi görünüyor. Millet İttifakı 'bileşenleri'nin oluşturduğu 'dostlarımız bloğu'na, HDP eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın cezaevinden yazdığı yazısındaki ismiyle 'demokrasi ittifakı'na, bir zamanlar Erdoğan'ın Hasan abisi Hasan Cemal'in 15 Ağustos 2020 tarihinde T24'te yazdığı "Ampul çoktan patladı!" başlıklı yazısına bakıldığında da bunun etkileri görülüyor.

Cümleye her defasında 'otoriter ve totaliter liderlere karşı' diyerek başlanıp, 'alt edilmesi gereken'  tekleştirilip öcüleştiriliyor, 'kurtarılması gereken' ise (kağıt üstünde liberalizm, gerçekte neoliberalizm) kutsanarak tüm insanlığın ortak idealine dönüştürülüyor! "Yeni koalisyon" ABD'deki adı, buralarda ise 'dostlarımız' ya da 'demokrasi bloğu' olarak okunuyor.

Bu düşünceyi sistematik bir veri seti olarak dünyadaki paydaşları için yazıp hazırlayan ise ABD'li Anne Appelbaum. "Demokrasinin Alacakaranlığı" kitabında liberallerin yeni yol haritasının köşe taşlarını diken Applebaum, Erdoğan'ın 'Hasan abisi' Hasan Cemal'in de ilham perisi! 

Sıradan bir kitaptan söz etmiyorum. Sarsılan, krizden krize giren liberalizmi 'onararak' yeniden tedavüle sokmayı hedefleyen ve bunun altyapısını hazırlayan bir yol haritasından bahsediyorum. Kullanılan ifadeler tanıdık gelecektir: "Bütün otoriter rejimler halkı çatıştırmanın, düşman kamplara bölmenin, kutuplaştırmanın peşinde... Buna karşı mücadele etmenin yolu yeni koalisyonlar oluşturmaktan geçiyor. Hep birlikte, eski ve yanlış anlaşılmış liberalizm gibi sözcüklerin hala bir anlam ifade ettiğini anlatmak için hep birlikte mücadele etmeliyiz."

Yazdığı kitap sıradan olmadığı gibi Applebaum da sıradan bir yazar değil. Kaşeli bir Anti-komünist. Neredeyse Sovyetler Birliği ve komünizmi yok etmeye adanmış bir hayatı var. Stalin ve Bolşevizm nefreti ile anlattığı Gulag 'hikayeleri' ile de meşhur. 

1980'li yılların başındaki ilk Turuncu devrimin lideri Lech Walesa'nın Cumhurbaşkanlığı döneminde (1990-1995) Polonya Dış İşleri ve Milli Savunma Bakanlığı da yapan NATO'cu Radslow Sikorsky ile 1992 yılında evlenmesinin bunda bir etkisi var mı bilinmiyor ama, 'hikayesinin!' hemen bu evlilik sonrasına dayanması bir yargı oluşması için yeteri kadar ipucu bırakıyor. 

Anlaşılıyor ki "yeni koalisyon" fikri ülkemize özgü yerel bir 'dostlarımız' ya da 'demokrasi bloğu' gibi zihin ortaklaşmasından ziyade küresel bir iradenin izdüşümü.

4 Kasım 2016 tarihinden bu yana tutuklu bulunan, hakkında mahkemelerce tahliye kararları bulunsa da yeni dosyalarla tutukluluğu devam ettirilen Selahattin Demirtaş cezaevinden yazdığı son yazısında, sistemi kurtarmak adına reform çağrısı yapan, yerel bir Kürt lideri portresi çiziyor. Yoksul sınıfın her türlü suistimaline ve sömürüsüne ilişkin tek satır okuyamadığımız yazısında yaşamını düzenin bekçiliğinin ilerisine taşıyacak bir ufka sahipmiş izlenimi vermiyor. 

Hukuksuz ve adil bir yargılama olmaksızın hapiste tutulan Ahmet Altan, Osman Kavala ve onların dışarıdaki yansıması Hasan Cemal'lerin, Engin Aydın'ların fikri akrabalarından birisi. Sadece bu kadar.

Bir zenginin servetinin 160 milyon insanın gelirinden daha fazla olduğu yerkürede ve 83 milyonluk ülkemizde, on milyonlarca insanın insanlık onurundan uzak yaşam koşullarının nedeni olan kapitalizmi sorgulamadan, üretim ve bölüşüm üzerine tek kelime etmeden sömürü zincirinden kurtulma mücadelesi verilebilir mi? Bu mücadele verilmeden insanların temel ihtiyaçlarını uzun vadeli ve sürdürülebilir bir şekilde karşılamalarını sağlayacak bir toplumsal yapı ve sistem kurulabilir mi? 

Yaşadığımız tüm sorunların tek kaynağını "saray rejimi"ne indirgeyen, tek sorumluyu da Tayyip Erdoğan olarak ilan edenler bu kirli düzenin bekçiliğini yapmış olmuyor mu? Erdoğan gittiğinde kendiliğinden çözülecek olan sorunlar, Erdoğan gelmeden önce de var olan sorunları ortadan kaldırmış mı oluyor? Bu ülkenin gözü aç sırtı pek sermayedarları bu halkın sırtına 2002 yılında mı binmeye başladılar ki Erdoğan gidince bu sorun da kendiliğinden çözülsün? 

Turgay Develi
24. Dönem Adana Milletvekili.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beşiktaşlılar üzülmeyin, ADS sizin için de var...

Süper liği takip eden futbol taraftarları arasında Beşiktaş'ın küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş ADS'ye yenilmesi futbol ile ilgili ilgisiz bir çok kesimde dikkat çekmiştir. Bu yenilgiye şaşıran ve de özellikle üzülenler çoğunluktadır. Ama şaşıran ve üzülenler başta olmak üzere herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki Beşiktaş sadece bir futbol kulübüne karşı değil çok zor zamanlarda ve ancak tarihin belli dönemlerinde vücut bulabilecek bir şehrin ruhuyla karşılaştı. Ortaya çıkan sonuç da bunun karşısındaki için kaçınılmaz olacaktı. KİR, SUÇ; FUTBOL Yok, 1932'den 1968'e kadar Portekiz'in idaresini elinde tutan faşist diktatör António de Oliveira Salazar'ın rejiminin fado ve fatima ile birlikte üç dayanağından biri olduğu gerçeği ile özdeşleşen futbolu kutsayacak değilim.. (Portekizce: três F de Salazar) Futbol'un, kulüpler arasındaki karşılaşmalarının skor dışındaki gri alanına yoğunlaşıldığında, kendini ya da otoritesi için kitlelerde meşruiyet arayanlar...

CHP'nin Üye ve Delegelerini Düşkün mü Sanıyorsunuz?

Bu yazı, CHP üyeleri ve delegeleri başta olmak üzere herkesi çok yakından ilgilendiriyor. Mutlaka okumanızı isterim. Bunun için de partide kayıtlı bulunan 45 bin kişiye özel olarak SMS aracılığı ile gönderdiğimi baştan söyleyeyim. Bir çok gazete, haber sitesi başta olmak üzere bir çok mecrada yayınlanıyor. Ayrıca kendi kişisel imkanlarımla diğer kanallardan da okunması için Türkiye çapında paylaşıyorum. Konumuz özelde delegelik genelde ise siyaset kurumunu, düşürüldüğü düzeyden kurtarma, aslında itibarını koruma ve iade etme arayışı aynı zamanda. Siyaset, işinde gücünde, siyasetle uzaktan yakından alakası olmayan herkesin de yaşamını her alanda direkt etkilediğinden, kimse bu konu beni ilgilendirmiyor diyemez. Bu giriş ile birlikte hemen CHP de delege olmayan, yazılmayan, yazılamayanları kutluyorum. En azından isteyip de yazılmadılarsa da, kendilerinin bir talebi ve çabası olmadıysa ve bilerek ve isteyerek 'bu orta oyununun figüranı olmam' diyerek kenarda duranla...

Kılıçdaroğlu'nun Zihnindeki Yük!

Bazı anlar vardır; zihninizdeki soru, bir dağı sırtlayıp kilometrelerce öteye taşımaktan daha ağır gelir. Umut etmek istiyorum ki, Sayın Kılıçdaroğlu böyle ağır bir yük taşımıyor! Çünkü aşağıda aktaracağım açıklaması ile zihinlere taktığı sorular, kendilerini değersizleştirmiş olanların sadakatini satın aldıklarından oluşturan, cahil Belediye Başkanlarına işaret ediyor. Çocuksu bir özgüven eksikliğinden kaynaklı, zayıflık patolojisi içindeki başkanlar, övgüleri gerçek sanıp içselleştirerek her türlü hataya açık olabilir. Aralarında Adana'nın da bulunduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Mersin gibi nüfusun ve milli gelirin neredeyse yarısına yakınını temsil eden 11 Büyük Şehir Belediyesi kendi atadığı Başkanların yönetimindeyken 'Belediyeleri rant dağıtım merkezi olmaktan çıkarmalıyız' diyen sayın Kılıçdaroğlu neden böyle bir açıklama yaptı? Bu açıklamayı yapmadan önce partili belediye başkanlarına özel olarak bunları söylediğini düşünmemiz gerek; çünkü kamuoy...