Ana içeriğe atla

Hayalet Uyanıyor!

 Baroların bir görevi de meslektaşlarının bilgi, görgü ve deneyimlerini arttırmaktır. Bu kapsamda Türkiye’deki tüm hakim ve savcılara, Nazi dönemine rıza gösterip onun suçunu ‘meşrulaştıran’ yargıçların yargılandığı ‘Nürnberg Mahkemeleri’ filmini göndermeleri, ilk bakışta küçük bir iş, hiçbir işe yaramayacak bir eylem olarak görülebilecek de olsa, zihinlerinde ünlü Rus devrimci Bakunin’nin ‘Hukuk iktidarın fahişesidir’ sözlerinin sağlamasının yapıldığı bir habitat yaratabilir. Film örneğinden yola çıkarsak nihayetinde mahkemeler,  düzenin bir aparatı olup, amaçlarından biri korku, zulüm, ceza ve endişe üreten unsurlar olmalarıdır. Nazi döneminde yargıçların siyah cüppelerine ünlü gamalı haç motifinin dikilmesi, mahkeme kürsülerinde haklıyı, masumu, vicdanı arayanların değil, iktidarın yazıp çıkardığı yasalarla politik cinayetleri meşrulaştıranların oturduğunun resmiydi.

Şimdi ülkemizde Ak Parti iktidarı bir genelge ile Baroların Genel Kurullarına yasak getirmeye çalışıyor. Muhtemelen bunu mahkemeler, olmazsa da polis gücüyle zorla uygulatmaya çalışacak. Bu bir sonuç elbette, ama buraya nasıl gelindiği de berraklaşmalı. Her ülkede farklı yöntemler kullanılabilse de bu yolu açan en bilinir örnekler arasında soğuk savaş dönemi ABD’sinde Joseph McCarthy'yi, Nazilerin kahverengi gömleklilerini, Humeyni’nin Mollalarını ya da bizdeki Komünizmle Mücadele Derneklerini sayabiliriz. ‘Merdiven altı’ bu üretimler ‘tezgah altından’ piyasaya sürülerek artık klasikleşmiş bir biçimde halk sindirilir ve korkutulur.

Geçmişte Bülent Ecevit’in, Alparslan Türkeş’in, Süleyman Demirel’in, Necmettin Erbakan’ın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Turgut Özal’ın ve günümüzde Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı gibi yanı başlarında tuttukları ya da tabutunu omuzladıkları aktörler de bunun bir örneği. 

Son olarak İçişleri Bakanı Soylu’nun katılarak meşruiyet sağladığı, üstelik de gözyaşı döktüğü tarikat cenaze törenleri, düzenin ‘merdiven altında’ ürettiği bu yapılanmalara ihtiyacındandır. Şimdi Ak Parti ile cisimleşen ve onun koruması altındaki tarikatların şehirleri, ilçeleri, mahalleleri, caddeleri, sokakları tutan çetelere dönüşmelerine tanıklık ediyoruz.

Sol’dan Osman Çutsay’ın tespiti ile ‘hayalet uyanıyor!’. Şimdi artık hiç olmadıkları kadar güçlüler.

Yılların yılgınlığı ve bilinç kararması yaşansa da yaşanacakların ayak izlerini tanıyan halk önce 31 Mart’ta, sonra da tekrarlanan seçim ile İstanbul’da karşı bir duvar oluşturmak adına tek mücadele aracı gördüğü ‘oy’unu koalisyon partilerinin adaylarına vermişti. Ama onların gündeminin farklı olduğu bir kez daha bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı. 

Gelen karanlık daha da koyulaşmadan halkın politik bilincinin yükseltilmesi, ev ev, sokak sokak mücadele örgütlenmesi, yoksul ve sömürülmüş bu halkın bu cinayet şebekelerinin ellerinden kurtarılması için çalışmak yerine, önündeki enkazı kaldırmak için dünü, Osmanlı’yı pazarlamaya çalışan iktidarın fikri takipçiliğini yaparak Fatih portresi pazarlaması ile kendine bir gelecek çizmeye çalışıyor bazıları.

Hiç umut yok mu? Var. Ama önce nereye bakılacağı bilinmeli.

Eğer Türkiye karanlığı yırtacaksa umut, İstanbul- Bahçelievler’de tarikat mensuplarının saldırısına karşı koyarak, ”Eğer bundan sonra bir tek yoldaşımıza elinizi kaldırırsanız o eli kırar, burayı da başınıza yıkarız” diye haykıran gencin yüreğinde, bilincindedir.

Sonuç olarak doğru bir iletişim için en etkili yol aynı dili konuşmaktan geçiyor.

Turgay Develi

24. Dönem Adana Milletvekili.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen