Ana içeriğe atla

Zeydan Karalar'ın Yolu

Belediye Başkan Zeydan Karalar, Koza Tv'deki yayında, çaba ve çalışkanlığı ile öne çıkarken, keşke bunu üretkenlik ile daha çok birleştirebilse diye düşündüm. Her biri kendi alanında başarılı milyonlarca insan da çok çalışıp inanılmaz çaba harcıyor ama, şehrimizin kaderini değiştirme şansı sadece onun elinde. Böyle düşünme nedenim ise gayet anlaşılır olsa gerek; o başarırsa hepimiz daha iyi bir şehirde yaşama şansına kavuşacağız. 

Belediye Başkanları şehre bıraktıkları eserlere sadece isimlerini nakşetmez, zamanın ruhu da onların karakterlerinin taşıyıcılığını yapar.

Adana'yı eski küçük bir köy görünümünde olduğu 1980'li yılların öncesi ile hatırlayanların sayısı giderek azalsa da, bu değişime tanıklık edenlerin aklına Çolak dendiğinde otogarlar ve hal komplekslerinin şehre kazandırılması; Durak denildiğinde şehrin ana kolektörününün inşa edilmesi, Çatalan'dan su getirilmesi ve şehrin kuzeye taşınması gelir. 

Aldırmaz, belediye meclis üyeleriyle kurduğu 'ortak akıl' ile anılırken, Sözlü'nün 5 yıllık dönemde imzasını taşıyan eseri ise Devlet Bahçeli köprüsünü başlatması idi.

Halen başkanlık koltuğunda oturan Karalar ise şu güne kadar 'işte benim eserim' diye yaptığı hangi işi öne çıkarıyor ya da final için ne tasarlıyor en azından ben bilmiyorum, ama seçildikten sonra ortaya koyduğu çaba ve çalışkanlığı ile alınan sonuç açısından (şimdilik) bir orantısızlık olduğu şüphe götürmez.

Bunu kendisi de görüyor ve nedenini sorguluyor mu bilemiyorum ama yukarıda isimlerini saydığımız ve şehrimize hizmet etmiş 4 belediye başkanını da yakından izlemiş biri olarak, eski başkanlardan örnekleyerek, bunun birbiriyle bağlantılı önemli bir kaç nedeni olabilir diye düşünüyorum.

1- Çolak'tan başlarsak, şehre önemli hizmetleri olmasına rağmen, belediyeyi yönetirken koruma kalkanına aldığı bazı yöneticilerle yürüttüğü ilişkilerin yönetiminde zaafiyet oluşturduğunu göremedi. Parti üzerinde kurduğu hegomonik baskı, belediye ile parti algısını bütünleştirince vatandaşta, Durak'ın bıraktığı hizmet eksenli belediyecilik talebini tetikledi.

2- Durak'ın seçimlerde yenilmezliği üzerine elbette bu şehirde yaşayan herkesin bir fikri vardır. Durak belediyeciliğini anlatmak için bulunacak en iyi tabir ise ‘yumuşak güç’ olabilir. Görünürde sakin, sıradan, öne çıkmayan, baskın olmayan ama aslında sadece belediyeyi değil tüm şehri bütün bileşenleriyle kuran bir yönetim tarzıdır bunun tarifi. Bu sihirli denge, oğlu Gökhan Durak'ın belediyede paralel yönetim kurması ve babasından daha öne çıkmasıyla bozulmuştu. Açılan yarık görevden alınmasına yol açtı.

3- Aldırmaz ve yönetim anlayışının ana aksını ise, (Durak'ın yanında en başından beri duran biri olarak) çarçur edilmiş bir geçmiş ve kötüye kullanılmış bir gelecek olarak tariflemek gerek.

Bu örnekler ışığında;

Şimdi koltukta oturan Başkan Karalar'ın insanüstü bir performansla 24 saat çalıştığı kuşkusuz. Bunları kaynak yaratmak ve tasarruf politikalarını belirleyip uygulanmasını takip etmek diye iki başlık altında toplayabilsek de, alt başlıklardaki binlerce konu ile de tek tek bizzat kendisi ilgilenerek 2 milyon 500 bin kişiyi aşan nüfusuyla koskoca Adana'ya hizmet etmeye çalışıyor. Sizce de bu tek bir insan için kaldırılması ağır bir yük değil mi? 

Bu yoğunlaşmanın yönetim zafiyeti yaratabileceği endişesi taşımaması ve bunun ortaya çıkarabileceği komplikasyonlara dikkat etmemesi sizi de düşündürmüyor mu?

Sonuç olarak;

Başkan Karalar'ın televizyon ekranlarında göstererek başarı öyküsüne dayanak yaptığı memnuniyet anketleri tatmin edici görünse de, halefleri de aynı yöntemi kullanmışlardı. Onlar zihinlerde yaratmaya çalıştıkları görselin gerçekleri tasvir etmediğini tecrübe ederek öğrendiler. 

'Bir musibet bin nasihattan evladır' sözü, siyasetçiler hiçbir zaman iyi bir 'öğrenme' seçeneği olarak görülmemeli.  

TURGAY DEVELİ
24. Dönem Adana Milletvekili.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beşiktaşlılar üzülmeyin, ADS sizin için de var...

Süper liği takip eden futbol taraftarları arasında Beşiktaş'ın küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş ADS'ye yenilmesi futbol ile ilgili ilgisiz bir çok kesimde dikkat çekmiştir. Bu yenilgiye şaşıran ve de özellikle üzülenler çoğunluktadır. Ama şaşıran ve üzülenler başta olmak üzere herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki Beşiktaş sadece bir futbol kulübüne karşı değil çok zor zamanlarda ve ancak tarihin belli dönemlerinde vücut bulabilecek bir şehrin ruhuyla karşılaştı. Ortaya çıkan sonuç da bunun karşısındaki için kaçınılmaz olacaktı. KİR, SUÇ; FUTBOL Yok, 1932'den 1968'e kadar Portekiz'in idaresini elinde tutan faşist diktatör António de Oliveira Salazar'ın rejiminin fado ve fatima ile birlikte üç dayanağından biri olduğu gerçeği ile özdeşleşen futbolu kutsayacak değilim.. (Portekizce: três F de Salazar) Futbol'un, kulüpler arasındaki karşılaşmalarının skor dışındaki gri alanına yoğunlaşıldığında, kendini ya da otoritesi için kitlelerde meşruiyet arayanlar...

Kılıçdaroğlu'nun Zihnindeki Yük!

Bazı anlar vardır; zihninizdeki soru, bir dağı sırtlayıp kilometrelerce öteye taşımaktan daha ağır gelir. Umut etmek istiyorum ki, Sayın Kılıçdaroğlu böyle ağır bir yük taşımıyor! Çünkü aşağıda aktaracağım açıklaması ile zihinlere taktığı sorular, kendilerini değersizleştirmiş olanların sadakatini satın aldıklarından oluşturan, cahil Belediye Başkanlarına işaret ediyor. Çocuksu bir özgüven eksikliğinden kaynaklı, zayıflık patolojisi içindeki başkanlar, övgüleri gerçek sanıp içselleştirerek her türlü hataya açık olabilir. Aralarında Adana'nın da bulunduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Mersin gibi nüfusun ve milli gelirin neredeyse yarısına yakınını temsil eden 11 Büyük Şehir Belediyesi kendi atadığı Başkanların yönetimindeyken 'Belediyeleri rant dağıtım merkezi olmaktan çıkarmalıyız' diyen sayın Kılıçdaroğlu neden böyle bir açıklama yaptı? Bu açıklamayı yapmadan önce partili belediye başkanlarına özel olarak bunları söylediğini düşünmemiz gerek; çünkü kamuoy...

CHP'nin Üye ve Delegelerini Düşkün mü Sanıyorsunuz?

Bu yazı, CHP üyeleri ve delegeleri başta olmak üzere herkesi çok yakından ilgilendiriyor. Mutlaka okumanızı isterim. Bunun için de partide kayıtlı bulunan 45 bin kişiye özel olarak SMS aracılığı ile gönderdiğimi baştan söyleyeyim. Bir çok gazete, haber sitesi başta olmak üzere bir çok mecrada yayınlanıyor. Ayrıca kendi kişisel imkanlarımla diğer kanallardan da okunması için Türkiye çapında paylaşıyorum. Konumuz özelde delegelik genelde ise siyaset kurumunu, düşürüldüğü düzeyden kurtarma, aslında itibarını koruma ve iade etme arayışı aynı zamanda. Siyaset, işinde gücünde, siyasetle uzaktan yakından alakası olmayan herkesin de yaşamını her alanda direkt etkilediğinden, kimse bu konu beni ilgilendirmiyor diyemez. Bu giriş ile birlikte hemen CHP de delege olmayan, yazılmayan, yazılamayanları kutluyorum. En azından isteyip de yazılmadılarsa da, kendilerinin bir talebi ve çabası olmadıysa ve bilerek ve isteyerek 'bu orta oyununun figüranı olmam' diyerek kenarda duranla...