Ana içeriğe atla

Belediye; farkı yaratan, erki kimin kullandığı değil, ne için kullandığı

Kentler talan edilirken kullanılan en etkili yöntemlerden birisi cins tashihi uygulamasıdır. Bu işlemi, tapuda kayıtlı bir taşınmazın niteliğinin değiştirilmesi ve başka bir tapu kütüğüne tescilinin yapılması olarak özetleyebiliriz.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üzerinden özellikle İstanbul'daki uygulamalar dikkati daha çok çekse de bu yöntemin asıl müdavimleri kent yöneticileridir.

Kadir Sev'in geçen hafta Sol'da yayınmlanan, "Belediyeler, bütçe kaynaklarının yetersizliği yüzünden, kentlerinin sorunlarını çözebilmek adına, ellerinde ne kadar taşınmaz varsa satıyorlar. Belki de bilinçli olarak bu yola itiliyorlar. Böylelikle, kent topraklarının elden çıkarılmasına meşruiyet, haklılık kazandırılıyor." ifadelerini kullandığı yazısında anlattıkları da bu işlemle başlar.

Bu işlem, kamu varlıklarının talanına dayanan kapkaç ekonomisinin bel kemiğini oluşturur. Ülke çapında binlercesi yaşansa da, benim de tanıklığımla gerçekleşen birisi eski diğeri yeni iki örnekten bahsetmek istiyorum.

İlk örnekte Adana Büyükşehir Belediyesi, tapu üzerinde kamu yararı şerhi bulunması nedeniyle başka bir amaç için kullanılması mümkün olmayan 43 bin metrekarelik bir arsayı, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'nden 'kamu yararına kullanma’ talebi ile alıyor. Belediye, arsa tapusunun üzerine geçmesinin ardından, arsanın kamu yararına kullanılacak vasfı taşımadığını ileri sürerek şerhi kaldırtıyor. Tapudaki 'Kamu yararı' şerhini kaldırtan belediye, ardından da arsanın cinsini değiştirip satışa çıkartıyor. Sonuç olarak bu arsa, kuruluş tarihi satış ihalesinden sadece birkaç gün önce olan ve aslında belge eksiği nedeniyle ihale dışı tutulması gereken bir kooperatifin tek katılımcı olduğu ihale ile 'satılıyor’.

Bu açıkça şaibeli satış, (eksik belge ile resmi işlem yapılması nedeniyle) yok hükmünde olması gerekirken, ne o belediye başkanından sonra iş başına gelen başkanlar tarafından, ne de evrakta sahtecilik olduğuna ilişkin gazete haberlerine karşın bir savcı tarafından soruşturulmadı.

Arsanın akıbetini merak eden varsa, koca bir şehrin sakinlerinin aklıyla dalga geçercesine, o arsayı alan kooperatife daha sonra Belediye Başkanının eşinin üye olduğunu, bu üyelik işleminin ardından kooperatifin kendini fesh ettiğini ve arsanın da Belediye başkanının eşinin üzerinde kaldığını söyleyerek meraklarını gidermiş olayım.

Belirtmeme gerek bile yok ama tabii ki tüm bu anlattıklarım belgeli.

Üzerinden 20 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen bu olayı hatırlamama neden olan ise CHP Adana Milletvekilleri Ayhan Barut ile Dr. Müzeyyen Şevkin'in TBMM gündemine de taşıdıkları, Adana'daki bir başka kamu (RTÜK) arazisi üzerinden yaşanan tartışmalar.

İki arsanın hikayesi arasında müthiş benzerlikler var;

En başa iki arsanın da üzerlerindeki kamu şerhleri kaldırılarak özel mülkiyete geçirilmesini yazacak olursak, ikinci sırayı her iki arsanın işlemlerinin de aynı belediyede yirmi yıl geçmesine rağmen aynı işi yapan aynı bürokratlarca yapılmasını yazmamız gerek.

Her ikisi arsanın da üzerinde kamu yararı şerhi bulunmasına rağmen, aynı belediye ve aynı bürokratlar tarafından ikisinin üzerindeki şerhlerin kaldırılmasında farklı yöntemlerin kullanılmasının nedeni ise siyasi iradenin üslup farkı, fazlası değil.

Bu, birinci olayda, söz konusu arazinin belediye başkanının eşinin üzerine geçmesiyle sonuçlanırken, ikincisinde ise çivi çakılması olanaksız bir küçük arsaya 31 milyon lira verip satın alan yatırımcının cins tashihi arzu/talebinin yerine getirilmesiyle sonuçlanıyor.

CHP Genel Başkanı’nın yolsuz işlemlerle ilgili iktidarın bürokratlarını haklı olarak uyardığı bugünlerde, kendi partisinin belediyesinde yaşanan bu olaylar devasa bir ironi olarak ortada duruyor.

Sonuç itibariyle değişmeyen şey; farkı yaratan, iktidar erkini kimin kullandığı değil, ne için, kimin için kullanıldığı.

Gerisi, lafügüzaf...











































































Böyle düşünmemin nedeni ise, aradan 20 yıldan uzun bir zaman geçip başkanlar değişse de sahte/eksik belge ile ihaleye giren kooperatifin de üyesi olan ve üstelik o ihale işleminin altında bürokrat olarak da imzası olan bir çok üst düzey kişinin halen belediye yönetiminde bulunuyor olması. Bu işlem (RTÜK arsası) ve muhtemelen Çukobirlik/ Mihmandar arazisi de HEM RTUK ARSASI ISI HEM DE BU IS NEYSE DUZGUN BI SEKILDE ANLAT KI SONRASINDA BURADAKI GIBI REFERANS VERDIGINDE BIZ DE ANLAYALIM onların danışmanlığında ya da bizzat altında imzaları ile gerçekleştirilecek.  

Bu olayın (RTÜK arsası) en can alıcı tarafı ise alıcısının, tapu üzerinde kamu yararına kullanılması şerhi bulunması dolayısıyla çivi dahi çakamayacağı ve sadece 3 bin metrekarelik bir arsaya neden 31 milyon lira ödediği?

Bu sorunun yanıtı, arsanın yeni sahibinin Büyükşehir Belediyesi'ne verdiği 'cins tashihi' konulu dilekçesindeki talebinin kabul edilmesiyle açıklığa kavuştu. Böylelikle söz konusu arsa üzerindeki  kamu yararı şerhi kaldırılarak arsa hastane (özel) alanına çevrildi.

Bu arsanın satın alınmadan ya da cins değişikliği talepli dilekçesi verilmeden önce Belediye Meclisi'nde grubu bulunan (CHP, İYİP, AKP ve MHP) partilerin ziyaret edildiği, ilgili teklifin komisyonda kabul edildiği, belediye başkanlığınca Meclis gündemine alındığı ve yapılan bu işlemin CHP grup başkan vekili tarafından savunularak kabulü yönünde kürsüde konuşma yaptığı biliniyor.


Bağlayacak olursak

BAGLAMADAN ONCE KONUYU DERLI TOPLU BIR ANLAT YA; SONRA BAGLARSIN

BAGLADIGIN YERIN DE GENEL BIR MESAJ ICERMESI GEREKIYOR; BU ADANADAN UFAK BIR ORNEK: BUNUN GIBISI TURKIYEDE BINLERCE FARKLI YERDE YASANIYOR; NIYE ANLATTIN SIMDI BUNU ORAYA BAGLAYIP GENEL BIR MESAJLA BITIRIRSIN










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen