Ana içeriğe atla

Çözene 'Balkon konuşması' yaptırabilecek formül...

Ülkemizde büyük bir 'Hırsız vaaar!' korosu oluştu.

Bu koro üyelerinin hayatlarından memnun olmayanları Yılmaz Özdil'i okuyup, Uğur Dündar'ı izliyor ve çoğu da çareyi Sedat Peker'de arıyorlar. Memlekette yaşanan bütün sorunların merkezine Erdoğan'ı yerleştirip, 6'lı masa mukimlerini de, yancılarıyla beraber, tüm bu sorunların çözümü olarak sunuyorlar.

İşleri, güçleri, bizim, kim tarafından, hangi yöntemler kullanarak soyulduğumuzu anlatmak.

Bu koronun siyasetçi olan üyeleri, ülkede kaç lira ihtiyaç veya tüketici kredisi kullanıldığı, kaç şirketin/kişinin toplam kaç liralık kredisinin temerrüde düştüğü, hangi dairede kaç tane icra dosyası olduğu gibi rakamlarla iktidara çatar, muhaliflik oynar.

Koro üyelerinden köşesi, televizyon ekranı, sohbet odası olanları ya da Twitter'dan koroya katılanları ise (konvansiyonel savaştaki düşman hatlarını yıpratmak için yapılan topçu ateşi gibi!) mütemadiyen benzer şeyleri (sonuçları, ama asla nedenleri değil) bağırarak makul bir sesin duyulmasını engeller.

Ülkemizdeki siyaset iklimini oluşturan entelektüel seviye bu olunca muteber olan da sorunların kaynağına inmek değil, sonuç olarak ortaya çıkan komplikasyonları birbirinden bağımsız olarak bas bas bağırmak oluyor.

İnsanların hayat pahalılığına, çetelere, mafyaya, hırsız yöneticilere karşı olan haklı öfkesi, bu koro tarafından emilip, herhangi bir çözüm sunmadan esastan uzaklaştırılıyor, öfkenin düzene yönelmesi önleniyor.

Bu koronun çıkardığı gürültü, meselenin özüne ilişkin, yani 'bu yıkımın nedeni ne?' sorusuna üretilen esaslı yanıtları bastırıyor. Meselenin özünü gözden kaçırmak için öyle detaylara giriyorlar ki, sıradan vatandaşlar bile finans/bankacılık jargonunda uzman oldu.

Hiç kuşku yok ki bunun nedeni, her iki tarafın da (AKP ve 6'lı masa mukimlerinin) aynı ekonomik politikalara bağlılığı. Erdoğan'ın 20 yıldan bu yana uyguladığı politikaların dayanağı olan yasaları şimdi 6'lı masa etrafında oturanların ve gönüldaşlarının çıkardığı unutulmazsa, birinin gidip diğerlerinin iktidara gelmesinin de aslında yoksullar adına bir şey değiştirmediği ve ne yazık ki yine değiştirmeyeceği belli.

Bu açıdan, iktidar ile 'o gitsin biz gelelim muhalefeti' arasındaki seçimler (ezenle ezilenler arasındaki esas mücadele örgütlenene kadar), iyi ile kötü, güzel ile çirkin, aydınlık ile karanlık arasında bir mücadeleye tekabül etmiyor. Öyle görünüyor ki, bu seçimlerin sonuçları, sadece sömürü çarkının başına kimin oturacağını belirleyecek.

'Gidiyor, gitmekte olan'; 'geliyor, gelmekte olan' kehanetinde bulunanların dileği bu sefer yerine gelecek mi sorusunun yanıtını öğrenmemiz için ise fazla zaman kalmadı.
 
Bunun belirleyicisi ise, seçimin koşulları ve atmosferi kimin oluşturacağı ile burada kimin sonuç alıcı hangi yöntemleri kullanacağı olacak.

Meselenin en önemli düğüm noktalarından birisinin bu olduğunu ve bunu çözenin de kazanma yolunda bir adım önde olduğunu/olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla da kimin sonuç alıcı hangi yöntemleri kullanacağı sorusunu, en can alıcı soruların başına yazıyorum. Üstelik bu sorunun şimdiye kadar sorulması, üzerinde kafa yorulması ve belli bir sonuca ulaşılması gerekirdi diye düşünüyorum.

Böyle düşünmemin nedeni ise, seçimin sonucunu belirleme potansiyeli taşıyan en önemli konulardan birisinin, hem de iki kez, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel tarafından dillendirilerek konuya dikkat çekilmeye çalışılması oldu.

Sayın Adıgüzel'in görünür kılma çabası içinde olduğu mesele, iktidarın, devletin sınırsız imkanlarını kullanarak (6'lı masa muhalefetinin elinde bu imkan var mı bilmiyorum) insanların cep telefonlarının, Facebook, Instagram Twitter gibi sosyal medya hesaplarının, konuşmalarının, paylaşımlarının, GPS sinyallerinin vb. diğer verilerinin takip edilerek kimin hangi siyasi düşünceye sahip olduğu, herhangi bir konuda ne düşündüğü ya da buradan yola çıkarak seçimlerde ne yapacağının neredeyse bilinerek buna dayalı aksiyon alınabilmesine dayalı iddialar.

Adıgüzel'in, kuşkularını yansıtan açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla konuyla ilgili duyumları var ancak bunu belgelendirecek bilgiye sahip değil. Oysa bu konu seçimin kaderini etkileyecek düzeyde yüksek önemdeki başlıklardan birisi.

Bu tür yöntemlerin daha önce dünyada çok tartışmalı seçimlerde kullanılarak sonuçlara etki ettiği bilinen bir gerçek. Adıgüzel'in bu konuyu, şimdiye kadar yapılanları belgelendirerek tahmin ve kuşku bulutundan arındırmış olması gerekiyordu.

Aksi, kendisi, partisi ve ittifak ortakları açısından, AKP Genel Merkezi ya da Saray'dan yapılacak bir balkon konuşmasına daha şahitlik etmeleri gibi dramatik bir sonuca tekabül edebilir. Eğer böyle olacak olursa da, bu açık bir yenilgi demektir ve yeni bir siyasi iklime geçmemize neden olur.

Böyle bir ağır yenilgi de 'ama, fakat, lakin' ile başlayacak her türlü mazereti geçersiz kılar. Başta Genel Başkanlar olmak üzere bütün parti yönetimlerinin altlarındaki koltukları silip süpürecek siyasi depremleri tetikleyebilir.

Böyle bir yenilgiyi, başka meseleleri hasır altı etme konusunda son derece mahir olan korolar bile geçiştiremeyecektir. Ava giderken avlanma riski olanların dikkate alması dileğiyle...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beşiktaşlılar üzülmeyin, ADS sizin için de var...

Süper liği takip eden futbol taraftarları arasında Beşiktaş'ın küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş ADS'ye yenilmesi futbol ile ilgili ilgisiz bir çok kesimde dikkat çekmiştir. Bu yenilgiye şaşıran ve de özellikle üzülenler çoğunluktadır. Ama şaşıran ve üzülenler başta olmak üzere herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki Beşiktaş sadece bir futbol kulübüne karşı değil çok zor zamanlarda ve ancak tarihin belli dönemlerinde vücut bulabilecek bir şehrin ruhuyla karşılaştı. Ortaya çıkan sonuç da bunun karşısındaki için kaçınılmaz olacaktı. KİR, SUÇ; FUTBOL Yok, 1932'den 1968'e kadar Portekiz'in idaresini elinde tutan faşist diktatör António de Oliveira Salazar'ın rejiminin fado ve fatima ile birlikte üç dayanağından biri olduğu gerçeği ile özdeşleşen futbolu kutsayacak değilim.. (Portekizce: três F de Salazar) Futbol'un, kulüpler arasındaki karşılaşmalarının skor dışındaki gri alanına yoğunlaşıldığında, kendini ya da otoritesi için kitlelerde meşruiyet arayanlar...

CHP'nin Üye ve Delegelerini Düşkün mü Sanıyorsunuz?

Bu yazı, CHP üyeleri ve delegeleri başta olmak üzere herkesi çok yakından ilgilendiriyor. Mutlaka okumanızı isterim. Bunun için de partide kayıtlı bulunan 45 bin kişiye özel olarak SMS aracılığı ile gönderdiğimi baştan söyleyeyim. Bir çok gazete, haber sitesi başta olmak üzere bir çok mecrada yayınlanıyor. Ayrıca kendi kişisel imkanlarımla diğer kanallardan da okunması için Türkiye çapında paylaşıyorum. Konumuz özelde delegelik genelde ise siyaset kurumunu, düşürüldüğü düzeyden kurtarma, aslında itibarını koruma ve iade etme arayışı aynı zamanda. Siyaset, işinde gücünde, siyasetle uzaktan yakından alakası olmayan herkesin de yaşamını her alanda direkt etkilediğinden, kimse bu konu beni ilgilendirmiyor diyemez. Bu giriş ile birlikte hemen CHP de delege olmayan, yazılmayan, yazılamayanları kutluyorum. En azından isteyip de yazılmadılarsa da, kendilerinin bir talebi ve çabası olmadıysa ve bilerek ve isteyerek 'bu orta oyununun figüranı olmam' diyerek kenarda duranla...

Kılıçdaroğlu'nun Zihnindeki Yük!

Bazı anlar vardır; zihninizdeki soru, bir dağı sırtlayıp kilometrelerce öteye taşımaktan daha ağır gelir. Umut etmek istiyorum ki, Sayın Kılıçdaroğlu böyle ağır bir yük taşımıyor! Çünkü aşağıda aktaracağım açıklaması ile zihinlere taktığı sorular, kendilerini değersizleştirmiş olanların sadakatini satın aldıklarından oluşturan, cahil Belediye Başkanlarına işaret ediyor. Çocuksu bir özgüven eksikliğinden kaynaklı, zayıflık patolojisi içindeki başkanlar, övgüleri gerçek sanıp içselleştirerek her türlü hataya açık olabilir. Aralarında Adana'nın da bulunduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Mersin gibi nüfusun ve milli gelirin neredeyse yarısına yakınını temsil eden 11 Büyük Şehir Belediyesi kendi atadığı Başkanların yönetimindeyken 'Belediyeleri rant dağıtım merkezi olmaktan çıkarmalıyız' diyen sayın Kılıçdaroğlu neden böyle bir açıklama yaptı? Bu açıklamayı yapmadan önce partili belediye başkanlarına özel olarak bunları söylediğini düşünmemiz gerek; çünkü kamuoy...