Hayat, şaşkın ördek gibi bir yol bulmaya çalışmak yerine, şu üç günlük
dünyada kimsenin önünde, hiçbir şey için diz çöküp heba edilemeyecek kadar değerli.
'Başaramayanlar', çaresizleşiyor. Prekerya gecelerinde, en dibi boyluyor.
Sahi, hangi partiye oy vermiş, neye inanıyorsanız inanın, vicdanınız temiz, bilinciniz ipoteksiz mi?
Mesele bu kadar basit aslinda.
'Başaramayanlar', çaresizleşiyor. Prekerya gecelerinde, en dibi boyluyor.
Çaresizlik, düzen içi bir yok oluş, tükenmedir, sevdadan vazgeçme hali.
Diğer seçenek ise orada duruyor!
Kul Nesimi diye de bilinen İmadeddin Nesimi’nin sözlerini yazdığı, arkadaşım
Murat Zöhre’nin tavsiyesiyle dinlemeye başladığım (benim favorim Nurdan
İpek’ten), ‘Kula Minnet’ eylememe zamanıdır şimdi.
…
‘İki Papa’ filminde, sonradan Papa olanın bir
öncekine söylediği gibi, 'Ben artık vicdanım rahat bir şekilde kefil olamayacağım
ürünü pazarlamayacağım’ demenizi beklemiyorum hemen.
Bir an için bile olsa, bunu bir düşünmenizi de isterdim ama!
Neyse!
Papazın söylediği, ‘düzen’ ve onu ayakta tutan ‘din’sel dayatmalar ile
inananlar arasındaki bağa, artık aracılık etmeyeceği beyanı.
Kirli düzeni, vicdanları köreltip, bilinçte yarattığı rıza ayakta tutuyor.
Yani sizin rızanız!
’Minnet eyleme’ düşkünlüğüne itiraz, onlar için sonun başlangıcını
getirebilir.
‘Düzenden, verenden, esaret karşılığı bağışlanma, dilenme halinden feragat’
ederek, bir papa bile düzenin meşruiyetini sorgulama cesaretini
gösterebiliyorsa, bu düzenin yok sayıp, düşkünleştirdiği herkesin buna hakkı
var, cesareti de olmalı!
Uzaktan cesur olmak kolay diyenlerinizi duyuyorum, ama…
Evet başarabiliriz!
…
Dilenmenin karşıtı direnmektir!
Başaramayan çaresizlerle ’yarışmak’ ve düzene teslim olmak şu anda ‘meşru’
yol!.
‘Ötekisi’, diğer yol, her kişinin yoksulluktan kurtuluş için hakkı olduğuna
inanmaya, tüm insanlığı ‘düşkünleştiren’ sistemin kalbine saplanacak hançeri de
kapsayan, direnme yolu.
(Burada iç dünyanızda, zihin kıvrımlarında dolaşan öfkenin, sadece
vicdanınızda nereye yöneleceğini söylüyorum, elinize hançer almanıza gerek
yok!)
…
Ruhun işitme cihazı yok, biliyorum bu açıdan çaresizim.
Vicdanınıza ve aklınızın yol göstericisi bilincinize sesleniyorum,
umutsuzca…
İnandığınız tanrının işaret ettiği yoldan ruhunuzu arındırmak için dua
edebilir, günah çıkarabilirsiniz, sakıncası yok; ama sakın ha aklınızı teslim
etmeyin onlara!
Aklı teslim etme yöntemlerinin en tehlikelisi ise gururdur.
Muhasebe yeteneğinizi zorlar; başkalarının çektikleri acılara alışmama
ve dünyadaki kötülüklere onay vermemeniz
için, gurur ve buna bağlı semptomlara karşı zihninizin bağışıklık sisteminin
güçlü olması şart.
Bilincimizi sırf kendimizi düşünmeye yönlendirilmiş, sabun köpükleri
içindeki yaşamımızı korumaya dönük kültür bombardımana karşı koyabilecek
kayıtsızlık mikrobundan da arındırmalıyız; Bunun ilacı tıpta değil. Tarihin yol
göstericiliği ile insan olabilmekte.
Gurur, insan olma, insan kalabilmenin en tehlikeli düşmanıdır, ayrıca.
Yaşadığımız nobranlık, yönetenlerin baskı ve zulüm hoşlarına gittiğinden
değil; devasa ekonomik eşitsizliklere yol açan ekonomik ilişkilerin (kapitalizmin) bir sonucu.
Ya düşkünlüğü ya da direnmeyi seçeceğiz; başka seçenek yok.
Çeneye gelen yumruğa karşı gelmek gibidir direnmek, herkesin hakkı; Bu
düzenin dibini boylattığı herkesin, parayı ilahlaştıran, eşitsizliği
bilinçlerde idealleştiren sisteme 'yapamayacaksın’ diyerek onu yıkmak her
onurlu insanın hakkı.
Onur, eskiden gerçek cesaret sınavından geçebilenlerin hakkıydı ama şimdi tek göstergesi güç ve para!
Çalmak ve aklamak, zenginliğin kısa yolu; para ‘onur’ da getiriyor onların dünyasında
Onları durdurabilecek tek şey, bizi alt edemeyeceklerini bilmeleri.
…
Şimdi yeni bir yol deniyorlar, halkın öfkesini dindirmek için.
Yaşanılan her şeyin Erdoğan’ın suçu olduğuna ikna olmamızı ve o giderse her şeyin çok güzel olacağı yalanı bombardımanına tutuyorlar bizi.
Yaşanılan her şeyin Erdoğan’ın suçu olduğuna ikna olmamızı ve o giderse her şeyin çok güzel olacağı yalanı bombardımanına tutuyorlar bizi.
‘Demokrasinin sahipleri’ ‘demokrasi’ diye yutturdukları ‘açılım’,’ çok
kültürlülük’,’ çok renklilik’ ‘mezhepçilik’ ‘çok kimliklilik’ ilacının
etkisizleştiğini, milliyetçi bir içe kapanma ve saldırganlaşma süreci
başlayınca tedbir almaya çalışıyorlar.
Refah şovenizmi tüm dünyada dikta ve gerici, sağ popülist rejimlere
dönüşürken, batı medyası neden sadece
Erdoğan’ı diline doladı sanıyorsunuz?
Neden dışarıdaki küresel sermaye
ve içerideki komisyoncuları, illa Erdoğan'ın yerine haddini bilen birinin
gelmesini istiyorlar?
Erdoğan gidince, her şeyin değişeceğine bizi ikna etmeye çalışarak hedefe sadece
Erdoğan’ı oturtanlar, aslında bunu başarabilirlerse, her şeyin eskisi gibi kalacağını,
soygun düzenlerinin devam edeceğini sanıyorlar.
Sahi, hangi partiye oy vermiş, neye inanıyorsanız inanın, vicdanınız temiz, bilinciniz ipoteksiz mi?
Mesele bu kadar basit aslinda.
Sayın develi yazılarınızı okudum bazı konularda haklısiniz ama nedense .biz delegeler sadece oy zamanı akilarina geliyoruz buda beni üzüyor bu partide ben ve eşim bilal YILDIZ olarak kurultay delegeli yapmış bir aileyiz nedense hak ettimiz yere gelemedik partinin nerde oldunu bilmiyenler iki günlük gitmeyle göklere çıkartılıyor zeydan başkana ulaşa bilene aşkolsun bir tane oglum var 6 yıldır üniversiteyi bitirdi.işsiz evde oturuyor 3 tane belediye chp nin elinde ve ben delege olarak bir çocuğumu girdiremiyorum sayın develi beni iyi tanırsın yuregirde beraber çalıştık saygılar
YanıtlaSil