Ana içeriğe atla

CHP'nin Üye ve Delegelerini Düşkün mü Sanıyorsunuz?


Bu yazı, CHP üyeleri ve delegeleri başta olmak üzere herkesi çok yakından ilgilendiriyor. Mutlaka okumanızı isterim. Bunun için de partide kayıtlı bulunan 45 bin kişiye özel olarak SMS aracılığı ile gönderdiğimi baştan söyleyeyim. Bir çok gazete, haber sitesi başta olmak üzere bir çok mecrada yayınlanıyor.

Ayrıca kendi kişisel imkanlarımla diğer kanallardan da okunması için Türkiye çapında paylaşıyorum.

Konumuz özelde delegelik genelde ise siyaset kurumunu, düşürüldüğü düzeyden kurtarma, aslında itibarını koruma ve iade etme arayışı aynı zamanda. Siyaset, işinde gücünde, siyasetle uzaktan yakından alakası olmayan herkesin de yaşamını her alanda direkt etkilediğinden, kimse bu konu beni ilgilendirmiyor diyemez.

Bu giriş ile birlikte hemen CHP de delege olmayan, yazılmayan, yazılamayanları kutluyorum.

En azından isteyip de yazılmadılarsa da, kendilerinin bir talebi ve çabası olmadıysa ve bilerek ve isteyerek 'bu orta oyununun figüranı olmam' diyerek kenarda duranlaradır sözlerim.

Delege yazılanları ise gerçekten zor kararlar bekliyor.
Bilinir ki delege kartlarının iki yüzü var;

Bir yüzü ‘düşkünlük’ belgesi yerine geçer ve iki işe yarar; ilki Belediye kapılarında, başkanlardan (ulaşabilirseniz eğer) iş ve aş yardımı arama- almada kullanılır; geçerlilik süresi bir dahaki delege yazılıncaya kadardır!

İkincisi ise  ‘siyasi düşkünlüğe’ tekabül edip, hiçbir siyasi iradenizin olmadığının tescili anlamındadır.
İnaye ile yazılan adınız, taşıdığınız sıfatın hiçbir siyasi karşılığı yoktur. 

Bu kumpanyanın sahiplerince, siz artık kurulan o çadır tiyatrosuna giden, size biçilen rolü oynayan; kalemi tutan elin gelecekteki hedeflerine meşruiyet sağlayan bir figürsünüz, o kadar.

Öyle olmadığınızı düşündüğünüzü, bunu içinize sindiremediğinizi biliyorum.

Taşıdığınız sıfatın ve elinizdeki kartın diğer yüzünü kullanmaya karar verirseniz eğer, başka bir yolu seçiyor, size reva görülen bu onur kırıcı muameleye karşılık veriyorsunuz demektir.

O yol ise size devrimci bir karakter kazandırır ki, Adana’da, Türkiye’de yaşadığımız sefil hayat olmak üzere her şeyi tümden değiştirmek için kullanabileceğimiz, bu kirli düzeni yıkacak, çelikleşmiş bir irade beyanına dönüşür.

Kimin elindeki delege kartı ne anlama gelecek yakında öğreneceğiz!        
Mahalle, Köy, ilçe, İl ve Kurultay Delegeliğine doğru çıkılan yolda, nasıl bir yönetim kadrosu ve siyasi irade oluşacak?

Delege yazılanların elindeki kartın ne anlama geldiği, kongrelerde kullanacakları oyların rengi gösterecekse de, daha şimdiden bu oyların akıbetini belirleyecek siyaseten ilginç zamanlarda yaşıyoruz.

Burada altı çizilmesi gereken iki konu var birbiriyle bağlantılı.

Bir tanesi Adana’da siyaset yapanların büyük bölümünün üye olduğu Çukurova İlçe’de delege yazılanlar ile ilgili.

Milletvekili ve Belediye Başkan aday adaylığı talepli siyaset yapanlar dahil, hele de daha önce o makamlarda görev yapmış, örgütün tepe yöneticiliklerinde bulunmuş ve parti içinde seçimle gelinebilecek  en yüksek görev olan Kurultay Delegeliği’ni yaşamış olan değerli siyasetçi dostlarımın isimleri, şimdi kalemi tutanlarca, ne yazık ki onur kırıcı olarak algılanmaya açık, sonucu önceden belli, orta oyunu tadındaki göstermelik kongrelerinde, kendilerine, yaptıklarına meşruiyet sağlamak için kullanıldı.

Çukurova’da tek aday, tek liste olacağı belliydi; delegeler buna göre yazılmıştı.

Kendiniz çalıp kendiniz oynasaydınız ya, bu partiye, bu mücadeleye yaşamını adamış değerli siyasetçileri, oyununuza alet etme cüreti göstereceğinize.

O insanların toplumda bir karşılığı var, onların yüzüne nasıl bakacaksınız? O insanlardan İl kongresinde sandığa gelin bize destek olun diye hala bir beklenti içindeyseniz şaşarım aklınıza.
Kongrede bir yüzleşme, hesaplaşma yolunu seçerler mi bilmiyorum ama aksi halde meşruiyetiniz de, kongreniz de sizin olsun diyerek kapıyı yüzünüze çarpacak karakterde hepsi de, bunu da bilesiniz.

Bağlantılı diğer nokta, CHP’de siyaset yapan ve hedeflerini geçtiğimiz dönemlerde birden çok defa ortaya koyan birçok değerli isimin, siyasi hedeflerinden vazgeçerek, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Zeydan Karalar’ın etrafında, hizmet eksenli kenetlendiklerinin görülmesi.

Onları ikna ettiği için Başkan Karalar’ı, siyasi hedeflerini, hizmet eksenli değiştirdikleri için de onları kutluyorum.

Gerek siyasetçi kişilikleriyle gerekse mesleki formasyonlarıyla sadece parti tabanında değil Adana’da saygın bir seviyede bulunan Dr. Rıza Mete, Sağlık Daire Başkanı, Dr. Ahmet Adıgüzel (Halkın Doktoru), Mezarlıklar Daire Başkanı, Mehmet Mak Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı ve Raylı Sistem Müdürü, Eski Mimarlar Odası Başkanı ve Belediye Başkan aday adayı Erkan Karakaya, Seyhan Kent Konseyi Başkanı, Eski Çukurova İlçe Başkanı, eski Meclis üyesi ve milletvekili aday adaylığında bulunmuş Haşmet Biçer Adana Kent Konseyi Başkanlığına getirildi. Makine Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Emir Kavi, Eski İl Başkanı Av. Yusuf Akıncı’nın Kardeşi Av. Ali Akıncı ve eski Eğitimsen Genel Başkanı ve son dönem Yüreğir Belediye Başkan adayı Kamuran Karaca Büyük Şehir iştiraki Beldetaş Genel Müdürü olarak Büyükşehir Belediyesi’nde, Sayın Zeydan Karalar’ın kanatları altında pozisyon belirlediler.

Yukarıdaki arkadaşlarımızın elbette milletvekili veya Belediye Başkanı olacağım diye yola çıkmaları haklarıydı. Hedeflerini revize edip bunlardan feragat ederek, kendilerini düşünmeksizin hizmet yönlü çalışmaya başlamaları ve mesleki kariyerlerinden dahi vazgeçerek kendilerini bir memur maaşı karşılığında fedakarca belediyemize adamaları Adana için bir kazanç.





Yorumlar

  1. Çok haklisiniz başkan yalnız bende şunu soylim bende CHP Çamlıbel mahalle temsilcisiyim insanlarımız seçim zamanı gelipte partiye en ufak destekleri olmaz fakat sizinde dediğiniz gibi belediyeden yardım iş gibi çıkarları olunca hemen kendilerini öne sürerler şu delegelikte göstermiş oldukları çabayı seçim zamanı parti için gösterirlerse CHP Türkiye de tek başına iktidar olur fakat bizim partililerimizin bir kısmı çıkar uğruna uğraşmaktadır laf.

    YanıtlaSil
  2. Kalemine ve yuregine sağlık

    YanıtlaSil
  3. Nasıl bir C H P olmalı. Arkadaşlar Saray düzeninin toplumsal dokudaki yarattığı tahribat ve çöküntü Halkın 31Mart yerel seçimlerinde Toplumsal bir çıkış yolu olarak CHP yi tercih edmesiyle sonuclandı ancak halkın bu tercihi aynı zamanda chp yi ciddi bir sorumluluğunda altına itti buradan şu sonuc çıkıyor,ülkenin kurtuluşu solun iktidarından geçiyor ve C H P ye il ,ilçe yöneticilerine çok bűyük işler düşüyor halk yerelde önderliği chp ye vermiştir
    31 Marttan sonra yerelde halkın önderliği C H P, de ve chp li belediyelerdedir CHP bu önderliğin değerini bilmeli politikalarını ona göre belirlemelidir.
    çünkü saray düzeniyle mücadele kurumsal örgütlü, bütüncül olmalıdır bunun içinde yapılan kongrelerde toplumsal bilinç sahibi liyakat sahibi kişiler yönetimlere getirilmeli belediyelerde halkcı,toplumcu değerlere ,sahip çıkılmalı sahada gece, gündüz demeden çalışan emek veren partili arkadaşlarımızın beklentilerine cevap verebilecek uygulamalara yer verilmeli ,daha önce belidiyelerde yapılan kayırmacılık,adamcılık hepsinden önemlisi bankamatikci,denilen avantacılık gibi yanlış uygulamalardan hesap sorulmalı, yapılan atamalarda liyakata önem verilmeli adamcılık olmamalı,parti örgütleriyle il,ilçe başkanlarıyla belediye başkanlarımız, tüzük hükmüne uygun hareket etmeli parti üyelerimizle kordineli bir çalışma içerisinde olmalı ,çünkű bu başarı tüm pertililerimizin başarısıdır. Bizim belediyelerimiz şeffaf hesap verebilir olmalı. Ancak iktidara giden yolun taşlarını döşerken uzlaşı adı altında tarikatlara, cemaatlere, açılarak onlara pirim ,vererek onlara ,kadro açıp cumhuriyetin olmassa olmaz ilkesi olan, laiklik ilkesinden uzaklaşarak partimiz C H P yi siyasal islamın gerici orta çağ anlayışıyla ve milliyetci, ırkcı değerlere dönüştürerek değil toplumcu, halkcı, çağdaş aydınlanmacı aklın ve bilimin aydınlanmacı değerlerini sahiplenerek başta sendikal hakların genişletilmesi, emeğin özgürleşmesi ,olmak üzere kịşi hak ve özgürlük mücadelesini, temel alan parti içi, demokrasinin işlediği parti üyelerinin,dışlanmadığı, yõnetim organlarının seçimle belirlendiği ön secim gibi tabanın söz ve karar sahibi olmasına öncelik veren sol değerlerin sahiplenildiği ayrıştırıcı değil kucaklayıcı birleştirici sevgi diliyle halkın önüne konan sandıktan sol çıkmalı ve sol kazanmalı ve ülkem yönünü demokrasinin evrensel değerleri olan hak hukuk,adalet ve özgürlüklere dolayısıyla sola dönmeli.

    Sevgi dili her zaman nefret dilinden üstün gelir. Ömer uz

    YanıtlaSil
  4. Bu anlatımlar uyan delege yöneticiler uygun bundan daha nazik bir tanımlama bulmak zor.
    DÜŞKÜNLER...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beşiktaşlılar üzülmeyin, ADS sizin için de var...

Süper liği takip eden futbol taraftarları arasında Beşiktaş'ın küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş ADS'ye yenilmesi futbol ile ilgili ilgisiz bir çok kesimde dikkat çekmiştir. Bu yenilgiye şaşıran ve de özellikle üzülenler çoğunluktadır. Ama şaşıran ve üzülenler başta olmak üzere herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki Beşiktaş sadece bir futbol kulübüne karşı değil çok zor zamanlarda ve ancak tarihin belli dönemlerinde vücut bulabilecek bir şehrin ruhuyla karşılaştı. Ortaya çıkan sonuç da bunun karşısındaki için kaçınılmaz olacaktı. KİR, SUÇ; FUTBOL Yok, 1932'den 1968'e kadar Portekiz'in idaresini elinde tutan faşist diktatör António de Oliveira Salazar'ın rejiminin fado ve fatima ile birlikte üç dayanağından biri olduğu gerçeği ile özdeşleşen futbolu kutsayacak değilim.. (Portekizce: três F de Salazar) Futbol'un, kulüpler arasındaki karşılaşmalarının skor dışındaki gri alanına yoğunlaşıldığında, kendini ya da otoritesi için kitlelerde meşruiyet arayanlar...

Kılıçdaroğlu'nun Zihnindeki Yük!

Bazı anlar vardır; zihninizdeki soru, bir dağı sırtlayıp kilometrelerce öteye taşımaktan daha ağır gelir. Umut etmek istiyorum ki, Sayın Kılıçdaroğlu böyle ağır bir yük taşımıyor! Çünkü aşağıda aktaracağım açıklaması ile zihinlere taktığı sorular, kendilerini değersizleştirmiş olanların sadakatini satın aldıklarından oluşturan, cahil Belediye Başkanlarına işaret ediyor. Çocuksu bir özgüven eksikliğinden kaynaklı, zayıflık patolojisi içindeki başkanlar, övgüleri gerçek sanıp içselleştirerek her türlü hataya açık olabilir. Aralarında Adana'nın da bulunduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Mersin gibi nüfusun ve milli gelirin neredeyse yarısına yakınını temsil eden 11 Büyük Şehir Belediyesi kendi atadığı Başkanların yönetimindeyken 'Belediyeleri rant dağıtım merkezi olmaktan çıkarmalıyız' diyen sayın Kılıçdaroğlu neden böyle bir açıklama yaptı? Bu açıklamayı yapmadan önce partili belediye başkanlarına özel olarak bunları söylediğini düşünmemiz gerek; çünkü kamuoy...