Ana içeriğe atla

Muharrem İnce'nin Büktüğü Çelik

Muharrem İnce'nin  Habertürk'te sarf ettiği, 'Benim kazanmamı istemeyen CHP MYK yöneticileri vardı' sözlerini duyunca, aklıma Zeydan Karalar'ın seçim akşamı taktığı zafer tacını taşıyan ve CHP'nin reklamcısı olarak bilinen Ateş İlyas Başsoy geldi.

Hatırlayanlar olacaktır, Zeydan Karalar, 2019 seçimlerini 655 bin oy alarak tarihi bir farkla kazanıp koltuğa oturduğunda Belediye binası önünde toplanan kalabalığa, "Bu zaferin iki kahramanı var, biri Ateş İlyas Başsoy, diğeri de Merdo" diye seslenmişti. 

Biri oğlu diğeri reklamcısı; kazanan olarak, zafer tacını kime isterse takmak hakkı elbette.

İşte o Ateş İlyas Başsoy, yerel seçim zaferlerinin ardından "Muharrem İnce'nin büktüğü çeliği düzeltmek kolay olmadı." diyerek, İnce'nin partiyi zor bir duruma soktuğunu, kendilerinin ise durumu toparlayarak yerel seçimlerde galibiyeti getirdiğini ima etmişti. 

Muharrem İnce'nin "Benim kazanmamı istemeyen CHP MYK yöneticileri vardı." sözleriyle, Ateş İlyas Başsoy'un "Muharrem İnce'nin büktüğü çeliği düzeltmek kolay olmadı." sözlerini bir arada değerlendirince,  "MYK'da okul arkadaşımdan çok arkadaşım var." diyen Ateş İlyas Başsoy'un ve MYK'daki arkadaşlarının hangi noktada durduğunu kestirmek hiç de zor değil.

Yalnız, hala devam ettiği anlaşılan zafer sarhoşluğunun, ertesi gün çekilmez bir baş ağrısına dönmesini engellemek bakımından dikkat edilmesi gereken noktalar var. Muharrem İnce'nin şahsını, dolayısıyla Millet İttifakı olmadan girdiği seçimlerde CHP'ye kazandırdığı seçmenleri küçümsemek, hor görmek ve dışlamak, önümüzdeki seçim sonuçlarında, en azından Adana'da etkili olabilir.

O günlere dönersek;

2019 yerel seçimlerinde Karalar'ın aldığı oy sayısı, 2018 Milletvekilliği seçiminde Millet İttifakının aldığı oylardan neredeyse 150 bin fazla, aynı zamanda yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışan partisinin adayı Muharrem İnce'den de 200 bin fazla oya tekabül ediyordu.

Bu birleşik muhalefet adına muhteşem bir sonuçtu. Karalar'ın aldığı oyun içinde, ittifak dahilindeki İyi Parti oylarının yanı sıra, aday çıkarmayarak kendisine destek veren HDP'nin 190 bin oyunun önemli bir kısmı da var, ama ne kadar olduğu bilinmiyor.

Bununla beraber aynı seçimdeki Millet İttifakı oylarının partilere dağıtımı yapıldığında, CHP'nin Adana'daki oyunun 343 bin civarında olduğu görülüyor. Bu rakam da Zeydan Karalar'ın yarıştığı Hüseyin Sözlü'nün aldığı oydan yaklaşık 120 bin daha az. 

Yani aslında İyi Parti ve HDP'nin desteklerinden bağımsız olarak bakıldığında, 2011'de 361 bin oy alan CHP'nin, bundan 8 yıl sonra 2018 yılındaki seçimlerde 343 bin oya düştüğü bir ortam olduğu görülüyor. Bu rakamlar, kim neye inanırsa inansın, ittifakların oluşmadığı bir durumda CHP'ye seçim kazandırmak için yeterli değil.

Dolayısıyla bu şartlarda, HDP ile diğer partilerin kendi Cumhurbaşkanı adaylarıyla seçime girdiği bir ortamda Muharrem İnce'nin, arkasında ittifak desteği yokken dahi CHP'nin parti oylarından 120 bin daha fazla almasının bugünlerde de hesaba katılması gerekiyor.

Günümüze gelirsek;

Zaman ve koşullar gelecekteki seçimlerin sonucu etkileyecektir. İttifakların ve bunların bileşenlerini oluşturan partilerle seçmen gruplarının yarın ne yapacağı belirsiz. Bundan en çok etkilenen illerin başında da Adana gelebilir. Dolayısıyla şu ya da bu sebeple CHP'ye yanaşmış olan her bir seçmenin el üstünde tutulması, eski hataların yapılmaması gerekiyor. 
 
Zafer sarhoşluğundan mıdır, Millet İttifakı'nın katkısıyla ulaşılan oy rakamlarını kişisel yeteneğe yormaktan mıdır bilinmez ama; "Muharrem İnce'nin büktüğü çeliği doğrulttuk" diyerek CHP seçmeni olmamasına rağmen ona oy vermiş olan Türkiye genelinde yüzde 9, Adana'da da 120 bin seçmeni dışlayarak CHP'ye düşman etmek akıl işi değil. 

Ateşle bu kadar pervasızca oynayan biriyle iş ilişkisi ve yakın arkadaşlık kuran CHP MYK üyelerinin sayısının, onun tabiriyle, okul arkadaşlarından fazla olduğu göz önünde bulundurulursa MYK'da İnce'yi destekleyen var mıydı sorusu sorulabilir. Bu ilişkiler düşündürücü olduğu kadar, kazananı ve kaybedeni belirlemede de etkili olarak partinin kuyusunu kazabilir.

Meşhur atasözümüzün de dediği gibi, bakalım, bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkarabilecek mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beşiktaşlılar üzülmeyin, ADS sizin için de var...

Süper liği takip eden futbol taraftarları arasında Beşiktaş'ın küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş ADS'ye yenilmesi futbol ile ilgili ilgisiz bir çok kesimde dikkat çekmiştir. Bu yenilgiye şaşıran ve de özellikle üzülenler çoğunluktadır. Ama şaşıran ve üzülenler başta olmak üzere herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki Beşiktaş sadece bir futbol kulübüne karşı değil çok zor zamanlarda ve ancak tarihin belli dönemlerinde vücut bulabilecek bir şehrin ruhuyla karşılaştı. Ortaya çıkan sonuç da bunun karşısındaki için kaçınılmaz olacaktı. KİR, SUÇ; FUTBOL Yok, 1932'den 1968'e kadar Portekiz'in idaresini elinde tutan faşist diktatör António de Oliveira Salazar'ın rejiminin fado ve fatima ile birlikte üç dayanağından biri olduğu gerçeği ile özdeşleşen futbolu kutsayacak değilim.. (Portekizce: três F de Salazar) Futbol'un, kulüpler arasındaki karşılaşmalarının skor dışındaki gri alanına yoğunlaşıldığında, kendini ya da otoritesi için kitlelerde meşruiyet arayanlar...

CHP'nin Üye ve Delegelerini Düşkün mü Sanıyorsunuz?

Bu yazı, CHP üyeleri ve delegeleri başta olmak üzere herkesi çok yakından ilgilendiriyor. Mutlaka okumanızı isterim. Bunun için de partide kayıtlı bulunan 45 bin kişiye özel olarak SMS aracılığı ile gönderdiğimi baştan söyleyeyim. Bir çok gazete, haber sitesi başta olmak üzere bir çok mecrada yayınlanıyor. Ayrıca kendi kişisel imkanlarımla diğer kanallardan da okunması için Türkiye çapında paylaşıyorum. Konumuz özelde delegelik genelde ise siyaset kurumunu, düşürüldüğü düzeyden kurtarma, aslında itibarını koruma ve iade etme arayışı aynı zamanda. Siyaset, işinde gücünde, siyasetle uzaktan yakından alakası olmayan herkesin de yaşamını her alanda direkt etkilediğinden, kimse bu konu beni ilgilendirmiyor diyemez. Bu giriş ile birlikte hemen CHP de delege olmayan, yazılmayan, yazılamayanları kutluyorum. En azından isteyip de yazılmadılarsa da, kendilerinin bir talebi ve çabası olmadıysa ve bilerek ve isteyerek 'bu orta oyununun figüranı olmam' diyerek kenarda duranla...

Kılıçdaroğlu'nun Zihnindeki Yük!

Bazı anlar vardır; zihninizdeki soru, bir dağı sırtlayıp kilometrelerce öteye taşımaktan daha ağır gelir. Umut etmek istiyorum ki, Sayın Kılıçdaroğlu böyle ağır bir yük taşımıyor! Çünkü aşağıda aktaracağım açıklaması ile zihinlere taktığı sorular, kendilerini değersizleştirmiş olanların sadakatini satın aldıklarından oluşturan, cahil Belediye Başkanlarına işaret ediyor. Çocuksu bir özgüven eksikliğinden kaynaklı, zayıflık patolojisi içindeki başkanlar, övgüleri gerçek sanıp içselleştirerek her türlü hataya açık olabilir. Aralarında Adana'nın da bulunduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Mersin gibi nüfusun ve milli gelirin neredeyse yarısına yakınını temsil eden 11 Büyük Şehir Belediyesi kendi atadığı Başkanların yönetimindeyken 'Belediyeleri rant dağıtım merkezi olmaktan çıkarmalıyız' diyen sayın Kılıçdaroğlu neden böyle bir açıklama yaptı? Bu açıklamayı yapmadan önce partili belediye başkanlarına özel olarak bunları söylediğini düşünmemiz gerek; çünkü kamuoy...