Ana içeriğe atla

Selin Tek Sorumlusu Yağmursa O Zaman Gökyüzüne Branda Gerelim!

Şimdi Adana’yı sel basınca, teşhis ve tespit kabiliyeti çok yüksek seviyede bulunan bu ulusun evlatları olarak, kuyuya düşen kurbağanın başını kaldırıp yukarı bakınca hayretler içinde ve Adanaca, 'Abovv dünya ne kadar büyükmüş’ demesi gibi, her hemşerimizden ‘felaketle’ ilgili bir fikir dinliyoruz…

Tabi ki en müstesna olanları, sevgili şehrimizi yöneten büyüklerimizin sözlerinde hayat buluyor!
Sıcaklardan bunalan şehrimizi serinletmek için gökyüzüne dev pervaneler yerleştirme çözümünü bulan mantık, bugünlerde çözüm olarak seli engellemek için şehrin üzerine devasa bir branda çekmeyi de önerebilir! Yöneticilerce önümüze konulan günübirlik çözümlerin aklımızla dalga geçen hayalciliğini bir tarafa bırakalım da, sorunun köküne inelim isterseniz.

Şöyle bir fotoğraf hayal edin;

Selahattin Çolak, Aytaç Durak, Zihni Aldırmaz, Hüseyin Sözlü bir sıra olmuş, ayaktalar.
Onların hemen arkasındaki sırada ise yine ayakta, Yalçın Akyol, Ahmet Cevdet Yağ, Yıldıray Arıkan, Azim Öztürk ve Zeydan Karalar, Soner Çetin, Sebahattin Eşberk, Ömer Topçu, Ahmet Ünal ve Mahmut Çelikcan’dan oluşan ilçe Belediye Başkanları.

Daha kalabalık olacakları için onları profilden gören sıraya, önde Halit Dağlı, Timurçin Savaş, Jülide Sarıeroğlu ve en belirgin şekliyle Ömer Çelik ve  1980 yılından sonra seçilmiş tüm Milletvekilleri dizilecek.

Ortada duran Belediye Başkanlarını diğer profilden gören karşı sıraya ise yine 1980 yılından itibaren Adana’da görev yapmış İl Valileri ile onların hemen arkasına merkez Kaymakamlarını dizin.
Karşılarına yüksek bir kürsü kurun ve koltuğa, Zeydan Karalar'ın kolunu tutarak yardım etmeye çalıştığı, evini su bastığı için ayağa kalkamayacak durumda olan ve yardım gelmese canını verecek olan o vatandaşı, tüm Adanalılar adına oturtun.

Soracağı tek soruyu, hepsi sırayla yanıtlasın;

Benim evimi neden sel bastı? Yardım gelmeseydi benim ölümümden kim sorumlu olacaktı. Yaşamımı sürdürdüğüm evimin içindeki tüm eşyam gitti, benim maddi ve manevi zararımı kim karşılayacak?.

Bu soru 2,5 milyon Adanalı adına yanıt bekliyor.

Bu sorguyu tüm Türkiye’de canlı yayınlayalım ki, her şehir kendine yapılan ihaneti hatırlasın.


Sel baskını dolayısıyla yaşadıklarımıza, felaket diyorlar.

Rahmetli sevgili Necmettin Erbakan Hocamız olsaydı şimdi bunlara, meşhur deyişi ile’ Hadi oradan, hadi oradan’ diye çıkışırdı!

Aslında yaşadıklarımız tabi ki felaket değil, yukarıda sıraya dizdiğiniz kabiliyetsiz, bilgisiz, ferasetsiz siyasetçi ve şehir yöneticilerinin teamüden işledikleri suçun,  katledilen doğanın isyanı ile tesadüfen  ortaya çıkmasından başka bir gerçek değil.

Asıl felaket nedir biliyor musunuz?

Yaşadıklarımızın temelinde, siyasetçi esnafı ve şehir yöneticilerinin, bu felaketten etkilenen  necip milletimizin, Adana- Çukurova ahalisinde yaşayanları toptan  salak, aptal, gözü görmez, kulağı duymaz kabul edip, böyle muamele etmesi var.

Niye böyle diyorum anlatayım;

Yukarıda sıralı olanların tamamı, dereleri doldurup imara açtılar, okul, ev, toplu konutları yol ve kaldırım mesafesinden aşağıda kalmasına yol açacak kadar bilinçsiz ve öngörüsüz davrandılar;

Yüzlerce ilk kademe yöneticisi muhtarların, onlarca, yüzlerce imzalı dilekçe ile talep etmesine rağmen, sel baskınlarının oluşmasında büyük etkisi olan rögarları temizlemezsen, yağmur suları aşağıya gidecek yol bulamayınca; kendilerine bu yolu açtılar;

Tarımsal mekanizasyon diye bilinen bilimi yok saydılar, tarlaları drenajla çevirtmeyip, bu konuda çiftçiye eğitim verdirmediler.

Karşılaştığımıza felaket değil, yaşadıklarımıza sefillik denir!
...
Peki, bu şehrin sorunlarını nasıl çözeceğiz?
Hanımlar, beyler; Bu şehrin erkekleri, kadınları, gençleri, emeklileri ve çocuklarımız bu felaketin birkaç gün sonrasından yine kaderlerine terk edilecek ve bugün kameralar çekiyor mu diye baktıkları yüzleri diğer işlere dönecek; kayırma, kollama, ihale, tahsilattan gelen paraları biriktirmekle zamanlarını geçirmeye devam edeceklerdir!


Bu felaket Çolak, Durak, Sözlü dönemlerinde yaşansaydı, onlar da yağmurluklarını giyer  Karalar, Akay, Çetin ve Kocaispir gibi canla başla çalışırlardı; Sorun başkanlarımızın mücadele yöntemlerinde değil, düşünce biçimlerindedir!

Avukat Hüseyin Kılınç bakın konuyu nasıl da güzel özetliyor;

"Sistemin belirlediği yerel yönetim paradigmasının dışına çıkan olmadı. Kentsel rantların sermaye birikiminin asli faaliyet alanı olmasıyla birlikte halkın kent üzerindeki söz hakkı oy verme dışında mümkün olmadı.
(…)
Her gelen başkana göre vaziyet alan idari kadrolarla bu kentin makus talihini kıracak, gerçekten yeni ve özgün sıfatını hak edecek bir yerel yönetim pratiği sergilenemedi.
Kentin kalıcı sorunlarına neşter atılmadı, ucuz bir popülizm ile kentin geleceği mahvedildi.
Ulaşım master planı olmayan, hafif raylı sistemin borcu nedeniyle geleceği ipotek altına alınan, şişirme kadrolardan dolayı sadece maaş ödemeye yeterli bütçelerle kentin geleceğini kurtarmak zor.
(…)
 Sorun ne devraldıkları enkazda ne de doğanın kendisinde. Sorun o neoliberal akıldan, alışkanlıklardan kurtulmakta sadece oy verin gerisine karışmayın denen halkı söz-karar ve yetki sahibi yapmakta. Onun mekanizmalarını hep beraber oluşturabilmekte..."

'Felaketin' neden sonuç ilişkisi üzerine çarpıcı bir örnek vermek istiyorum; 3 hafta önce, yazılarımı paylaşmak için liste oluştururken görüştüğüm muhtarlardan şehri yönetenlerin eksiklerine ilişkin yoğun bir şikayet listesi oluşmuştu.

Adana Merkez ilçe (Seyhan, Yüreğir, Sarıçam ve Çukurova) muhtarlarının tamamının yer aldığı listede,  bugün felaketten en fazla etkilenen mahallelerimizin muhtarları, Büyükşehir Belediyesi,  ASKİ yetkililerinden şikayetlerini dile getirmişlerdi. Muhtarlar, onlarca kez yazılı olarak başvurarak, ‘rögarları temizleyin’ taleplerine yanıt bile verilmediğini, ortak iletişim hattımıza yazmışlardı. Bu ve buna benzer şikayetler daha dağ gibi.

Belki kimse bu kadar büyüğünü beklemiyordu ama, özellikle kanalizasyonlar tıkalı olmasa,  mahallelerde selin etkisi bu kadar sarsıcı olmayabilirdi. Bir diğer etki hiç kuşkusuz Sayın Kılınç’ın da belirttiği gibi dere yatakları başta olmak üzere, rant uğruna yapılan imar değişiklikleri bu ve bundan sonra hangi dertleri yaşamamıza neden olacak, göreceğiz.

Turgay Develi
24. Dönem Adana Mv.

Yorumlar

  1. Acaba listeki ilk sıralara kendinizi niye yazmadınız. Hani Ata Sözü derki iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır. Henüz zaman geçmiş değil, bilgi ve birikiminizi mensubu bulunduğunuz partili belediye başkanlarıyla paylaşıp onlara yol göstermenizi beklyoruz

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen