Ana içeriğe atla

Belediyecilikte Ege Bağatur'u kim temsil edecek?




Soruyu en baştan sorup kurtulayım; Bakalım bu dönem, çoğu da arkadaşım  olan Belediye Başkanlarımızdan kim ya da kimler dürüstlük bayrağını rahmetli Ege Bağatur’dan teslim alacak?

Bu soruyu bana sorduran ise Ertuğrul Özkök.

Bu sorunun nedeni de görev başında bulunan arkadaşlarıma hizmet yapmak için çırpındıkları hemşehrilerinin, hizmetleri unutabildiklerini ama kamu erkini kullanırken dürüst kalanları asla unutmadıklarını hatırlatmak.

Her belediye başkanı görev süresince irili ufaklı hizmet yapmasına rağmen, neden hiç biri halkın vicdanında rahmetli Eğe Bağatur gibi ‘Dürüst’ başkan diye anılıp efsaneleşmedi.

Halbuki O dürüst kalırken uymakla yükümlü olduğu yasalar, ondan önceki ve sonrakiler için de geçerliydi. Mesele yasal sınırlar, hizmet ya da belediyenin ekonomik durumu ile ilgili değil.

Bunun yanıtı çok açık; bu bir tercih.

Yani 'ondan önce ve ondan sonra' diye anılıyor Belediyecilik(Adana’da). 

Öyle Sayın Durak’ın ‘ Dürüst olmak önemli değil, önemli olan yetkiliyken dürüst kalabilmek’ sözünü söylemek de önemli değil, bu sözü söyleyenin bile bu sözünün arkasından ne işler çevirdiğini hepimiz biliyoruz. Önemli olan yetkiyi devrettikten sonra da dürüst olarak anılabilmek aslında.

Peki bu kime ne kazandırıyor?

Ege Bağatur halkın nezdinde ölümsüz. Kuşaktan kuşağa da aktarılıyor.
Şimdiki Belediyecilerin de önünde elbette iki seçenek var; Dürüstlük ve zenginleşmek. 

Ama zenginlik daha cazip geliyor ki, bundan önceki dönemlerde başka bir Ege Bagatur ya da hangi dönemde görev yaparsa yapsın bilgisi, tecrübesi ve dürüstlüğü, çalışkanlığı ile halkın gönlüne girmiş bir bürokrat yetiştiremedik. 

Umudumuz bu dönem iş başında bulunanlarda. 

Belediyecilikte şimdiye kadar diğer seçeneğin baskın çıkmasında, siyaset ve belediyecilikte insan kalitesinin düşmüş olması önemli bir etken tabi.

Toplumda maalesef şöyle de bir algı oluştu; Kısa yoldan ve hiç bir kurala tabi olmak istemeyenlerin ilk tercihleri siyaset ve belediyecilik. Hemen peşinen söyleyeyim ki haksız da sayılmazlar çünkü  şimdiye kadar çalarken yakalanan ve cezasını çeken olmadı!

Biliyorlar ki, mevcut işleri, eğitimleri, sosyal konumları ne olursa olsun siyasete girip zengin olanları gördükçe, zenginleşmek için önleri sonuna kadar açık.

Ölçüsüz zenginleşmenin kaynağının kamu erki olduğunu bilenler ‘ Bana da bir şey düşer, şimdi susayım’ diyor, üç maymunu oynayarak suça ortak oluyorlar. 

Derdi para olan birisi için haksızlar diyemeyiz, Çünkü böyle bir fırsat başka hangi işte var? Holding sahibi olsan, kendi paranı harcasan bile kuralları var, böyle rahat davranamazsın!

Niye Adana’da ya da Türkiye’nin hiçbir belediyesinde şimdiye kadar Ege Bagatur’un anıldığı gibi hiçbir belediye başkanı ‘Efsane başkan’ ,’ Dürüst’ başkan diye anılmıyor diye başlamıştık yazıya.

Sebebi, geçtiğimiz aylarda yaşamını yitiren Ali Topuz’un cenazesini izleyen Ertuğrul Özkök'ün cenazeden izlenimlerini aktarırken okuduğum şu cümlelerdi;

CHP’nin 70’li yıllarından tanıdığım çok sayıda siyasetçi oradaydı.
Görebildiklerim şunlardı...
Kemal Kılıçdaroğlu, Yılmaz Büyükerşen, Hikmet Çetin, Altan Öymen, Alev Coşkun, Hurşit Güneş, Bülent Tanla, Sezgin Tanrıkulu, Tarhan Erdem, Sefa Sirmen, Celal Doğan, Murat Karayalçın, Bihlun Tamaylıgil, Adnan Keskin, Önder Sav, Abdülkadir Ateş, Levent Gök...
Hepsine tek tek baktım...
Bana rahmetli Süleyman Demirel’in cenazesinde gördüğüm, yıllarca iktidarda kalan Adalet Partisi’nin anlı şanlı bakanlarını, siyasetçilerini hatırlattı.
Aralarında zengin denilebilecek tek kişi yoktu...
Hepsi orta sınıf insanlar gibiydiler.
Türkiye’nin ilk enerji ve tabii kaynaklar bakanı olan kayınpederim rahmetli Hüdai Oral’ı da hatırladım.
Siyaset o nesli zenginleştirmedi...
Tam aksine orta sınıf vatandaşlar haline getirdi’

Vurgu benim gibi sizin de dikkatinizi çekti değil mi?

‘Siyaset O nesli zenginleştirmedi’ cümlesi her şeyi anlatıyor.

Siyaset düzlemi, elde tutulan güç ile etkileşime girdiğinde siyasetçi-yönetici için ortaya çıkan fırsatlar, istisnai de olsa gücün sahiplerinde ne vicdan ne de ahlak bırakabiliyor

Onun için Ege Bağatur örneği ya da yukarıda isimleri sayılanlar 80 milyonluk ülkemizde, milyonlarca siyasetçinin içinde pırıl pırıl ışıldıyor.




Turgay Develi
24. Dönem Adana
Milletvekili

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kılıçdaroğlu'nun Zihnindeki Yük!

Bazı anlar vardır; zihninizdeki soru, bir dağı sırtlayıp kilometrelerce öteye taşımaktan daha ağır gelir. Umut etmek istiyorum ki, Sayın Kılıçdaroğlu böyle ağır bir yük taşımıyor! Çünkü aşağıda aktaracağım açıklaması ile zihinlere taktığı sorular, kendilerini değersizleştirmiş olanların sadakatini satın aldıklarından oluşturan, cahil Belediye Başkanlarına işaret ediyor. Çocuksu bir özgüven eksikliğinden kaynaklı, zayıflık patolojisi içindeki başkanlar, övgüleri gerçek sanıp içselleştirerek her türlü hataya açık olabilir. Aralarında Adana'nın da bulunduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Mersin gibi nüfusun ve milli gelirin neredeyse yarısına yakınını temsil eden 11 Büyük Şehir Belediyesi kendi atadığı Başkanların yönetimindeyken 'Belediyeleri rant dağıtım merkezi olmaktan çıkarmalıyız' diyen sayın Kılıçdaroğlu neden böyle bir açıklama yaptı? Bu açıklamayı yapmadan önce partili belediye başkanlarına özel olarak bunları söylediğini düşünmemiz gerek; çünkü kamuoy...

Yeni gerçeklikler...

Eger barış süreci akamete uğramaz, uğratılmaz, yani alt kimlik milliyetçiliğinin siyaset üzerinde yaptığı serap etkisi dağılırsa ortaya çıkacak sosyolojik iklim, siyasetteki tıkanıklığı açacak seçeneklerin oluşmasının önünü açabilir. Aslında barış sürecinin de siyasi, ekonomik ve jeopolitik tıkanmaların bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Eski hikayeler albenisini kaybettikçe anlatıcılarının özgül ağırlığı da ortadan kayboluyor, farklı yollar aranması kaçınılmaz oluyor. Aynı emareler muhafazakar-laik çatışmasını kaşımanın ekonomik resmin üzerini örtmeye yetmemesi gerçeğinin ayyuka çıkması konusunda da görülebilir. Ama oralara şimdi girmeyelim... Alt kimlik tartışmalarının olmadığı bir Türkiye, siyasetin elle tutulur konular tartışılarak yapılmasını gerektiren bir ortama zemin hazırlayacaktır, en azından umudumuz o yönde. Böyle bir Türkiye'nin siyasi haritası nasıl görünür diye merak edenler varsa, son Almanya seçimlerine bir göz atmalarını öneririm. Sosyal Demokrasi'nin, anavat...

Beşiktaşlılar üzülmeyin, ADS sizin için de var...

Süper liği takip eden futbol taraftarları arasında Beşiktaş'ın küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş ADS'ye yenilmesi futbol ile ilgili ilgisiz bir çok kesimde dikkat çekmiştir. Bu yenilgiye şaşıran ve de özellikle üzülenler çoğunluktadır. Ama şaşıran ve üzülenler başta olmak üzere herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki Beşiktaş sadece bir futbol kulübüne karşı değil çok zor zamanlarda ve ancak tarihin belli dönemlerinde vücut bulabilecek bir şehrin ruhuyla karşılaştı. Ortaya çıkan sonuç da bunun karşısındaki için kaçınılmaz olacaktı. KİR, SUÇ; FUTBOL Yok, 1932'den 1968'e kadar Portekiz'in idaresini elinde tutan faşist diktatör António de Oliveira Salazar'ın rejiminin fado ve fatima ile birlikte üç dayanağından biri olduğu gerçeği ile özdeşleşen futbolu kutsayacak değilim.. (Portekizce: três F de Salazar) Futbol'un, kulüpler arasındaki karşılaşmalarının skor dışındaki gri alanına yoğunlaşıldığında, kendini ya da otoritesi için kitlelerde meşruiyet arayanlar...