Ana içeriğe atla

CHP Adana'da İl Kongresini Toplamalı

Devlet kuran liderlerin tarihin önemli kavşaklarında yaptıkları veya konuşmaları, o ulusun geleceğe istikametlerini de belirler. 

ABD'nin kurucu babalarından, bağımsızlık bildirisinin yazarı,1801- 1809 arasında başkanlık da yapmış olan Thomas Jefferson'un 1787'de söylediği, 'Özgürlük ağacı aralıklarla vatanseverlerin ve tiranların kanlarıyla sulanmalıdır.' sözü meşhurdur.

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Hattı Müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.” sözleri de bunlardan birisidir ve büyük taaruzda cephede verdiği bu emir genç Türkiye Cumhuriyeti'nin yolunu açan fenerlerden biri olmuştur. 


Şimdi CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu da böyle tarihi bir kavşakta bulunuyor!.


30 Ağustos, emperyalist işgali bitiren, Türk milletinin Anadolu'dan çıkarılamayacağını ilan edip Cumhuriyet'e giden yolu açan en büyük zaferimizin yıl dönümü.
 Ayosofya'yı cami yapıp 300 bine yakın kişinin katılımı ile tören düzenlerken pandemiyi umursamayan Ak Parti, 30 Ağustos kutlamalarını salgın nedeniyle yasakladı. 


Atatürk'ün partisi CHP ise yasağı yırtıp atmak ve gereğini yapmak yerine tweet atarak eleştirdi! 


Atatürk'ün koltuğunda şimdi Kemal Kılıçdaroğlu oturuyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun daha önemli ne programı var, neyi planladı bilmiyorum ama bütün ajandasını boşaltarak 98 yıl önce bu gece yarısı başlayan büyük taaruz yürüşünü, büyük başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün izinde an be an yaşayacak şekilde derhal Afyon'a geçmeli ve kurucu önderimizin ve bu vatanın bağımsızlığı için kan akıtıp can alanların anısına 30 Ağustos'ta Dumlupınar'da olmalıdır.



İktidara giden yol böyle açılır.


******

Aslında bugünkü yazının konusu, Adana'nın Genel Merkez nezdinde temsil edilememe beceriksizliği ve bunun yol açacağı sorunların çözümü, sorumlu olanların hesap vermesi ile  ilgiliydi ancak yaşanan olayların önemine binaen yukarıdaki girizgahı yapma zorunluluğu hissettim. 
Konumuza gelecek olursak;

İYİ Parti, Ak Parti'den kopan Ali Babacan'ın DEVA'sı ile yine eski Ak Parti'li Ahmet Davutoğlu'nun Gelecek Partisi açısından Adana, taban bulup örgütlenme sağlayabilecekleri bir potansiyel taşıyor.

Ayrıca İl Başkanı Mehmet Ay ile her ay üye sayısını arttıran Ak Parti ve seçmen potansiyeli açısından HDP'nin de Adana'ya özel önem atfettiği biliniyor.


Bu gerçeklerin yol göstericiliğinde;


Son yerel seçimlerde 450 binin üzerinde oy alarak Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Çukurova, Seyhan ve Ceyhan gibi üç önemli ilçeyi kazanmakla kalmayıp, bir de İmamoğlu gibi 'zor' bir ilçeyi Kasım Karaköse'nin olağanüstü başarısıyla kazanarak 30 yıl sonra Adana'da yerel iktidara gelen CHP İl Örgütü'nün, acil bir şekilde kongre kararı alarak üstlendikleri görev ve sorumluluklarını yerine getirip getiremediklerini delegelerin güvenoyuna sunması gerek. 


Bunun birçok gerekçesi var ama burada bir iki tanesiyle yetinelim;


Adana İl Örgütü, biri Büyükşehir ikisi merkez ilçe olmak üzere 4 ilçe belediye başkanlığı, 4 Milletvekilliği ve 30 Kurultay Delegesi ile temsil edildiği kurultayda, Parti Meclisi'ne şehrimizi temsil edecek bir tek kişiyi dahi sokamamıştır. 


Bu sonuç parti politikalarının ve örgütün genel eğiliminin belirlendiği merkezi düzeyde temsil edilememek demektir ki, bu da siyaseten etkisizliği ve edilgenliği beraberinde getirecektir. Bu Adana ve Adana'da siyaset üretenler açısından açık bir haksızlıktır. 


Bu beceriksizlik de olabilir; Adana'nın Genel Merkez'de temsilcisinin olmamasından dolayı yerelde fayda sağlayacak kişi ya da kişilerin bir kurgusu da. Ama her halükarda bunun sorumlusunun delegelerin önüne çıkarak hesap vermesi gerekmiyor mu? Sorumlular ölü taklidi yapmaktan vazgeçmeli ve yaptığı ya da yapamadığının faturasını ödemelidir.


Bir başka açık gerekçe de, İl Başkanı, İl Örgütü ve bütün kurultay delegeleri ile birlikte sadece Büyükşehir Belediye Başkanınca tayin edilen heyetin, Adana'da toplanacak kongrede kürsüye çıkıp delegelerin gözünün içine bakarak, bırakın başka bir Genel Başkan adayına oy vermeyi, kurultayda aday olacak ikinci bir kişiye parti içi demokrasiyi yaşatması açısından bile bir tek imza ver(e)memelerinin nedenini bu partinin asli sahiplerine, üyelerine ve seçmenlerine anlatmaları gerekmez mi?


30 yıl sonunda kazanılan bir seçimin ardından gelinen nokta acil bir kongre gerekliliğini gösteriyor.


Sayın Zeydan Karalar'ın balkon konuşmasında seçimi kazandırdığını söylediği iki kişiden birisi olan (diğeri oğlu Mert Karalar), partinin Türkiye çapında reklam ve propagandadan sorumlu olan reklamcısı Ateş İlyas Başsoy'un Journo'dan Emrah Taştekin'e verdiği röportajında kullandığı "Sıkça yapılan bir hata var, seçim sonucunu sadece CHP üstünden okumak. Ülke genelindeki başarıların nedeni barış isteyen Kürtlerin, kentli milliyetçilerin, üçüncü nesil kentli muhafazakarların CHP adaylarına oy vermesiydi. Bu başarı ne bir kişinin, ne de bir partinin… CHP öncelikle bu gerçekliği görüp, ona göre politika üretmeli" ifadeleri de bu görüşü destekliyor.


Niye mi?


Tam da Ateş İlyas Başsoy'un dediği gibi 'Kürtlerin, kentli milliyetçilerin ve üçüncü nesil kentli muhafazakarların oy vermesiyle kazanılan Adana'da', CHP'nin bütün kazanımlarını riske edecek şekilde tek bir kişinin her şeye karar verdiği bir süreci önlemenin tek yolu bu olabilir.


Sayın Karalar ne düşünüyor bilmiyorum ama; bu yol açılmazsa, delegenin bunu zorlayacağı günler yakın!


Turgay Develi
24. Dönem Adana Mv.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beşiktaşlılar üzülmeyin, ADS sizin için de var...

Süper liği takip eden futbol taraftarları arasında Beşiktaş'ın küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş ADS'ye yenilmesi futbol ile ilgili ilgisiz bir çok kesimde dikkat çekmiştir. Bu yenilgiye şaşıran ve de özellikle üzülenler çoğunluktadır. Ama şaşıran ve üzülenler başta olmak üzere herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki Beşiktaş sadece bir futbol kulübüne karşı değil çok zor zamanlarda ve ancak tarihin belli dönemlerinde vücut bulabilecek bir şehrin ruhuyla karşılaştı. Ortaya çıkan sonuç da bunun karşısındaki için kaçınılmaz olacaktı. KİR, SUÇ; FUTBOL Yok, 1932'den 1968'e kadar Portekiz'in idaresini elinde tutan faşist diktatör António de Oliveira Salazar'ın rejiminin fado ve fatima ile birlikte üç dayanağından biri olduğu gerçeği ile özdeşleşen futbolu kutsayacak değilim.. (Portekizce: três F de Salazar) Futbol'un, kulüpler arasındaki karşılaşmalarının skor dışındaki gri alanına yoğunlaşıldığında, kendini ya da otoritesi için kitlelerde meşruiyet arayanlar...

CHP'nin Üye ve Delegelerini Düşkün mü Sanıyorsunuz?

Bu yazı, CHP üyeleri ve delegeleri başta olmak üzere herkesi çok yakından ilgilendiriyor. Mutlaka okumanızı isterim. Bunun için de partide kayıtlı bulunan 45 bin kişiye özel olarak SMS aracılığı ile gönderdiğimi baştan söyleyeyim. Bir çok gazete, haber sitesi başta olmak üzere bir çok mecrada yayınlanıyor. Ayrıca kendi kişisel imkanlarımla diğer kanallardan da okunması için Türkiye çapında paylaşıyorum. Konumuz özelde delegelik genelde ise siyaset kurumunu, düşürüldüğü düzeyden kurtarma, aslında itibarını koruma ve iade etme arayışı aynı zamanda. Siyaset, işinde gücünde, siyasetle uzaktan yakından alakası olmayan herkesin de yaşamını her alanda direkt etkilediğinden, kimse bu konu beni ilgilendirmiyor diyemez. Bu giriş ile birlikte hemen CHP de delege olmayan, yazılmayan, yazılamayanları kutluyorum. En azından isteyip de yazılmadılarsa da, kendilerinin bir talebi ve çabası olmadıysa ve bilerek ve isteyerek 'bu orta oyununun figüranı olmam' diyerek kenarda duranla...

Kılıçdaroğlu'nun Zihnindeki Yük!

Bazı anlar vardır; zihninizdeki soru, bir dağı sırtlayıp kilometrelerce öteye taşımaktan daha ağır gelir. Umut etmek istiyorum ki, Sayın Kılıçdaroğlu böyle ağır bir yük taşımıyor! Çünkü aşağıda aktaracağım açıklaması ile zihinlere taktığı sorular, kendilerini değersizleştirmiş olanların sadakatini satın aldıklarından oluşturan, cahil Belediye Başkanlarına işaret ediyor. Çocuksu bir özgüven eksikliğinden kaynaklı, zayıflık patolojisi içindeki başkanlar, övgüleri gerçek sanıp içselleştirerek her türlü hataya açık olabilir. Aralarında Adana'nın da bulunduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Mersin gibi nüfusun ve milli gelirin neredeyse yarısına yakınını temsil eden 11 Büyük Şehir Belediyesi kendi atadığı Başkanların yönetimindeyken 'Belediyeleri rant dağıtım merkezi olmaktan çıkarmalıyız' diyen sayın Kılıçdaroğlu neden böyle bir açıklama yaptı? Bu açıklamayı yapmadan önce partili belediye başkanlarına özel olarak bunları söylediğini düşünmemiz gerek; çünkü kamuoy...