Ana içeriğe atla

Maşrapa Hurafecileri

Bir mekanizma olarak devlet, hizmetinde olduğu sınıf adına ordusu ve polisiyle sağlamaya çalıştığı 'nizam'ın yanı sıra, işlerin zıvanadan çıkmaması için ihtiyaç duyduğu rızayı da siyasetçiler eliyle üretir. İşte o siyasetçiler, işlerine o türlüsü geldiği için, insan olmanın hak ve sınırını etnik kimlikler, dinler ve mezhepler üzerinden çizer. İnsanı özne değil, kullanılan, arbitraj yapılan bir nesne olarak sınıflandırırlar. Onlar için insan değil, Kürt, Alevi, Sünni, Hanifi, Şafi, Ezidi, Zaza vardır. Hadisle yol gösterir, ayetle uyarır, hurafe ile kandırır, uyandırır, uyutur, getirir, götürürler. Onları insan olmadıklarına ikna edemezlerse eğer, kendi varlıklarını sürdüremeyeceklerini biliyorlar. Kürt, Türk, Çerkez, Laz, Arap olarak renklendirir ama asla insan olarak cisimleştirmez, yaşamın asli unsuru olmaktan çıkarır ve mutlaka talibi çıkacağını bilerek, fiyat etiketini yapıştırıp piyasaya sürerler.

Siyasetin itaatkar simalarından olup, sadakat sınavını geçerek kendini düzenin efendilerine defalarca kanıtlamış türünün çokça sürümünden birisi olan HDP eski milletvekili Altan Tan, ihtiyaç hasıl olunca 'zıvana'sından çıkıp son 'buyruğunu' verdi:

“Şimdi Türkiye’de Kürt siyaseti çoğunlukta Türk solunun eline düşmüş. Onlar da İslam dini, dili ve kültürünü pek sevmiyor, bu da açıktır. Türkiye’deki Kürtlerimizin yüzde doksanı Müslümandır. Kendi dilini, kültürünü, gelenek ve inançlarını biliyor, seviyor, yani Kürdevaridiler. Kürt kültürünün yüzde 90’ı Müslüman. Yani halk başka bir yolda, liderlik ve idare başka yolda. Bu nedenle iki önemli ihtiyaç var. Bunlardan birincisi; Kürtlerin yönetimi ve yöneticileri de halkı gibi olmalı. Ama şimdi Türk solcular bu geleneğe zıttır, kültürleri, hareketleri, görüşleri bizimkine zıttır..." 

'Piyasada' bunların her türü var. Türkçüsü, Kürtçüsü, Arabı, Lazı, Alevisi, Sünnisi... Tüm bunları yapıp "Biz yaradılanı yaradandan ötürü sevdik" diyerek iktidar olanı bile mevcut.

Her siyasi organizasyonda, her sosyal örgütlenmede yapılanmış durumdalar ve araştırma şirketleri, dernekler, vakıflar ve yayın organları ile halkın bilincini lime lime etmek üzere organize olarak çalışıyorlar. Ödülleri bazen para, bazen koltuk, bazen akademik ünvan, bazen ünlü işadamı titri oluyor. Kimisi dışarıdan, kimisi içeriden fonlanıyor. Sıkışanlar, 'hariç'ten raporlarla kuvvetlice desteklenip, insan hak ve özgürlükleri standardı/timsaline dönüştürülür.

Gayeleri ise açık; insanlar Kürt'ten, Türk'ten, Sünni'den, Alevi'den önce insan olduklarını, üstelik fakir birer insan olduklarını hatırlamasın. Geçim kaygısının, iş kazalarının, yoksulluğun dil, din, ırk ayrımı yapmadığını; kasası mevsimlik işçilerle tıkabasa doldurulmuş 1980 model bir kamyonun, yoldan çıkıp devrilirken ezdiği işçilerin Türk ya da Kürt, dindar ya da dinsiz olup olmadığıyla ilgilenmediğini fark etmesinler. Etmesinler ki, zengini daha zengin, fakiri daha fakir eden bu düzen yerinde kalsın. Asla sorunların temel nedenlerini konuşmaz, yazmaz, tartışmaz; sadece ortaya çıkan komplikasyonları nasıl gidereceklerini vaaz ederler. 

Bilimden far görünce körleşen tavşan gibi korkan, göreve çağrıldıkları her an beslendikleri hurafelerin arkasından birer zombi gibi doğrulan, kapağını açtığınız her hadisin altından yayılan çürümüşlüğün kokusu, bazen bir etnik kimliğin, bazen bir mezhebin, bazen de bir ideolojinin ardına gizlenmiştir. 

Uzay mekiklerinin, dünyanın atmosferine girip çıkarken sürtünmeden dolayı aşırı ısınıp parçalanmalarını engellemek için ısı kalkanları vardır. 

Hayata din ya da kimlik temelli bakılmasını tembihleyen bu zevatı, Erdoğan'ın vaat ettiği mekik ile uzaya ilk gönderilecekler listesine yazsak mesela, acaba kapsül atmosfere girerken normal bir insanı taşıdığından farklı bir sürtünme direnci ile mi karşılaşır sormak lazım. Yani bu hurafecilere göre bir Kürt, bir Türk, birer Alevi, Sünni ve Temel bir uzay mekiğinde birlikte atmosfere girerken, bunlara etki eden atmosfer direnci farklı mı oluyor şimdi?

Hurafecilere değil de temel fizik kanunlarına inandığınız durumda ise bilirsiniz ki sürtünmenin ve yer çekiminin kuvveti, içindeki nesnenin kütlesiyle ölçülür. 6. kattan düşen bir insanın veya kedinin ruhu, inancı ya da kimliği değil, ağırlıkları önemlidir. Bu yüzden 6. kattan düşen bir insan Türk, Kürt veya Alevi olması fark etmeksizin muhtemelen ölecekken kedinin hayatta kalma ihtimali daha fazladır. Aynı mantıkla, yoksulluk çeken bir Kürtle Türk'ün hayatta kalmak için yemesi gereken besin miktarı, alması gereken kalori miktarı aynıdır. Açlık, yoksulluk, alt kimlik ayrımı yapmaz.

Tek kanaldan televizyon yayını yapılan zamanlarda, yayın kesildiğinde, TRT klasiğine dönüşmüş maşrapa fotoğrafının altında "Lütfen alıcınızın ayarıyla oynamayınızyazısıyla karşılaşılırdı. Bunlar da siyasetin maşrapaları. 

Anlattıkları hikaye eskidikçe, artık üretemedikleri rıza ve meşruiyet zora girdikçe, cevabı zor sorularla karşılaşmamak için yeni bir hikayeye, yeni bir partiye (örneğin Altan Tan'ın üretiverdiği "yeni Kürt partisi", Babacan'ın "yeni AKP'si"ne  ihtiyaç duyuyorlar.

Sömürüyü sonlandırıp yoksulluğu yenmeyi hedeflemeyen kurulu ya da kurulacak her parti devletin bir aparatı olduğu gibi öznesi insan olmayan her hikaye de hurafe kıymetindedir. Biz başka bir düzen kurmalıyız. 


TURGAY DEVELİ

24. Dönem Adana Milletvekili.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CHP'de nasıl kurultay delegesi olunuyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'deki tüm il kongrelerini, 4-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak kurultaya giden yolun taşlarını döşemeleri sebebiyle yakından izliyor, kimlerin başkan, kimlerin kurultay delegesi yapıldığını isim isim takip ediyorum. Bu ilgim, illerde oluşturulan kurultay delegasyonunun zihni kolonlarını inceleyerek bu inşa sürecinin sonucunda ortaya çıkacak yapının kurultayda nasıl bir irade ortaya koyacağını ve dolayısıyla oluşacak iradenin partinin iktidar olamama sorununa çözüm üretip üret(e)meyeceğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Adana kongresi henüz yapılmadığı için kimin il başkanı ve kimlerin de kurultay delegesi olacağı henüz listelenmemiş durumda. Buraya (Adana'ya) ilişkin söz hakkımız baki kalmak kaydıyla merak edenler için ifade etmeliyim ki, tüm Türkiye'de, öteden beri hep olduğu gibi, kongrelerde maalesef çok az siyaset konuşuluyor. İllerdeki kongrelerde temel motivasyon, kalemi elinde bulunduranların aldıkları temsil vekâletinin

Kalıp

Herhalde dünyadaki, ülkemiz, bölgemiz ve hatta şehrimizdeki bütün zenginliği paylaşan bir avuç kişinin en büyük korkusu, bir gün, neyi nasıl düşüneceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi; neyin ahlaki, neyin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğuna dair zihnimize çizdikleri sınırları aşmaya cüret edebileceğimiz olmalı...   Korkularının bir gün gerçeğe dönüşmemesi için ise, yerelden başlayarak bütün yerküreye yayılmış televizyonları, gazeteleri, sosyal medyaları, haberleri ile her saniye neye gülmemiz, neye üzülmemiz ve hatta nasıl eğlenmemiz gerektiğine dair alt metinlerle dolu filmler, belgeseller, diziler çekip yayınlıyorlar. Bu sınırları zorlayanları terörist, farklı düşünenleri 'aşırı uç' olarak ilan edecek kanaat önderleri yaratıp besliyorlar. Kendilerine muhalif olanların bir kısmını deli olarak damgalayıp toplum dışına, kanun diye yazdıkları talimnamelere uymayanları da çıkarlarını korumak için tesis edilmiş mahkemeler eliyle cezaevlerine atıyorlar. Bütün bu işleyiş

Deli gömleği...

Yerel seçimler, bir çoğunu yakından tanıdığım çok sayıda ismin yeniden yahut ilk kez seçilerek belediye başkanlığı koltuğuna oturmasıyla, benim de üyesi olduğum CHP'nin 'zaferiyle' sonuçlandı. Bu vesileyle seçilen herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum. ... Yerel seçimlerde yurttaşların tercihlerini belirleyen temel dinamiğin, emekli maaşlarının ve asgari ücretin enflasyona yenik düşmesi sonucu iyice hissedilir hale gelen yoksulluk olduğu görülüyor. Seçilen belediye başkanlarının ücret artışları noktasında ellerinden bir şey gelmeyeceği bilinerek yapılan bu tercihi ise biriken öfkenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu durumda bu öfke patlamasının sofralara tek etkisi (o da olursa), yoksulluğun etkilerini ancak hafifletebilecek olan sosyal yardımların muhalif belediyeler kanalıyla arttırılması olabilecektir. Yerel seçim sonuçlarını, bir yönüyle ve kısmen, genel iktidara yürümesi için CHP'ye verilen bir avans olarak görmek mümkün. Milli görüş’ün yerelden gen