Ana içeriğe atla

Tarla Sıçanları

Geçmiş bazen kara bir deliktir, fazla yaklaşanı içine çekerek yok eder. Ancak bilindiği üzere bazen de geleceğe ışık tutar. Orhan Gökdemir'in Pike ve Eymür adlı kitapları ile ülkemizin karanlığına tuttuğu ışık ile, Sol'da yayınlanan ve Habertürk'ün sahibi Turgay Ciner'in ilişkilerini anlatan haber, ülkemizin bugünlere nasıl geldiğinin ayak izlerini resmediyor. 

Bir fotoğraf karesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sohbet eden, bir mitingde AKP için rıza üretirken görülen ya da Suriye'deki kirli savaş için ÖSO'ya gönderdiği yardımlarla bilinen Sedat Peker'in yayınladığı videolarla şimdilik hedefe koyduğu Mehmet Ağar, Süleyman Soylu, Berat Albayrak, Korkut Eken, Alattin Çakıcı, Engin Alan ve şimdilik fotoğraf karesinde görünmeyen ama bu ilişkiler ağı içerisinde bulunanların ortak özellikleri yaşamı yasadışılaştıran, suçu aleladeleştiren, ancak cerrahi bir müdahale ile normale döndürülebilecek bu ülkenin uzun travmalarının hem sebebi ve sonucu olmaları.

Bunları ve nicelerini üreten iklimi oluşturan ve bu kirli ilişkileri meşrulaştıran ise siyaset ve parti ayrımı yapılmadan siyasetçiler. Elbette son 20 yılın kendine has kirli ve çürümüş ilişkileri olmakla birlikte, tüm bu yaşananları sadece AKP ve Erdoğan'a nefreti körüklemek için kullanmaya çalışanlara önerim, Mehmet Ağar'ın Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı'nın yanı sıra, Adalet Bakanı olarak kabinede bulunduğunu da unutmamaları. O masanın etrafında kimlerle birlikte oturdu ve bu isimlerin dün olduğu gibi bugün de hangi ilişkiler içerisinde oldukları da orta yerde duruyor. Merak edenler Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit'in kabine üyelerine bakabilir.  

Gerek şimdi Ağar'ı, dolayısıyla Erdoğan'ı uyaran Cemil Çiçek ile devlet mekanizması içinde bulunduğu süreç içerisindeki işlevi, gerek şimdi oğlu üzerinden sürdürmesi muhtemel otoritesi altında Abdulkadir Aksu'nun işlevi, bu bağlamda yapılanlar çok yazıldı, anlatıldı, konuşuldu... Ama; bazen devlet sırrı, bazen ticari sır bahanesiyle, bazen de konuşanlar, konuşacak olanlar 'sustuğu' için gerçeğin üstü hep örtülü kaldı. 

Bu organizasyonların ve ilişkiler ağının kuluçkası ise yerel ilişkiler. Bunlardan şikayet eden eleştiren herkes, önce kendi kapısının önüne bakmalı. Kendi kapısının önüne bakmaya cesareti ve niyeti olanlar görecektir ki, bu tür ilişkilerde iki mekanizma çalışır:

Birincisi; bu tür ilişki ağları ve bunların üyeleri, istisnasız tüm parti örgütleri, belediye meclisleri, il genel meclisleri üzerinden şehirlerin ve belediyelerin rantına çökmüş durumdadırlar. Bu ağın kolları bazen para, bazen makam olarak, ama her biri mutlaka yukarıya doğru uzanır, birbirlerini koruyarak ve destek alarak beslenirler. Bununla ilgili CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Belediyeleri rant dağıtım merkezi olmaktan çıkarmalıyız" sözleri ile ifade ettiği şikayetinin daha mürekkebi bile kurumadı.

İkinci olarak da; bizlere her fırsatta ahlak ve erdem dersi veren bu 'isimler', ne hikmettir ki daha ilkokul önlerinde bağımlı hale getirdikleri yoksul ailelerin çocuklarını birer torbacıya dönüştürür, mekanizmaya katar, yıllık cirosu 40 milyar dolara ulaşan Avrupa uyuşturucu pazarının dışında kalan milyarlarca liralık yerel pazarı beslemek için iç piyasa tedarikçisi ve dağıtıcısı olarak kullanırlar. 

Valiler, Emniyet Müdürleri, MİT'i, Belediye Başkanları bunları bilir, tanır ve çoğu kez 'başarılı' iş adamları sıfatı ile aynı sofradan beslenirler, orada burada bu isimleri çeşitli sebeplerle plaket alırken görebilirsiniz.

Siyasetin arada plaket vererek meşrulaşmasına müsaade ettiği bu neferlerin isimleri ve resimleri dönemsel olarak değişiyor. Bu değişim sırasında ortalığı kaplayan koku kimin hangi işine yarar ve bu koku ile kim ya da kimler hangi amaçlara ve sonuçlara ulaşıyor, şimdilik bilemiyoruz. 

Bildiğimiz ise, kitle imha çarkı olarak çalıştırılıp, örgütlü emeği ezip yok eden ve bunu gururla anlatan finansal sistem, bunun koruyucu ve kollayıcısı olan siyaset ve siyasetin yakıtı olan, insanlığın bütün değerlerini yok sayan bu tarla sıçanlarının sürekli olarak birlikte ortaya çıkması ve birlikte anılması sürpriz değil.

Şikayet ettiğimiz her şeyin toplamı olan bu sistemin bu ekonomiyi, bu siyaseti, bu ilişkileri ve bunun sonucunda ortaya çıkan atığı sürekli olarak üretmesi tesadüf değil. 90'larda yaşadıklarımızın bizimle dalga geçer gibi aynı formatta aynı şekilde tekrar ortaya çıkması tesadüf değil. Bu kirli ilişkilerin bu çürümüş sistem tarafından tekrar ve tekrar üretilmesi tesadüf değil.

Bu soygun düzeni ile tarumar edilmiş ülkemizde, zaman zaman ortalığa saçılan bu atıklara tutulan sahne ışıkları sayesinde içimizdeki öfkeyi nefrete dönüştürüp, istedikleri yere, istedikleri kişiye akıtıp boşaltmak ise dikkatleri asıl problemden, kim gelip kim giderse gitsin aynı pisliği üreten bu kirli düzenden uzaklaştırmaya yönelik bir aldatmacadan ibaret. 

Bizim işimiz ise kaçınılmazı hazırlamak, hazırlanmak;

Çocuklarımızı bu cinayetler, katliamlar, servetler bu servetlerden yayılan korkularla büyütmeyeceğiz. Öfkemizi sabırla, inançla türkülerimize nakşedeceğiz. Aklımızla direnip yeneceğiz onları. Bu kavga kaçınılmaz.

TURGAY DEVELİ.

24. Dönem Adana Milletvekili.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beşiktaşlılar üzülmeyin, ADS sizin için de var...

Süper liği takip eden futbol taraftarları arasında Beşiktaş'ın küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş ADS'ye yenilmesi futbol ile ilgili ilgisiz bir çok kesimde dikkat çekmiştir. Bu yenilgiye şaşıran ve de özellikle üzülenler çoğunluktadır. Ama şaşıran ve üzülenler başta olmak üzere herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki Beşiktaş sadece bir futbol kulübüne karşı değil çok zor zamanlarda ve ancak tarihin belli dönemlerinde vücut bulabilecek bir şehrin ruhuyla karşılaştı. Ortaya çıkan sonuç da bunun karşısındaki için kaçınılmaz olacaktı. KİR, SUÇ; FUTBOL Yok, 1932'den 1968'e kadar Portekiz'in idaresini elinde tutan faşist diktatör António de Oliveira Salazar'ın rejiminin fado ve fatima ile birlikte üç dayanağından biri olduğu gerçeği ile özdeşleşen futbolu kutsayacak değilim.. (Portekizce: três F de Salazar) Futbol'un, kulüpler arasındaki karşılaşmalarının skor dışındaki gri alanına yoğunlaşıldığında, kendini ya da otoritesi için kitlelerde meşruiyet arayanlar...

CHP'nin Üye ve Delegelerini Düşkün mü Sanıyorsunuz?

Bu yazı, CHP üyeleri ve delegeleri başta olmak üzere herkesi çok yakından ilgilendiriyor. Mutlaka okumanızı isterim. Bunun için de partide kayıtlı bulunan 45 bin kişiye özel olarak SMS aracılığı ile gönderdiğimi baştan söyleyeyim. Bir çok gazete, haber sitesi başta olmak üzere bir çok mecrada yayınlanıyor. Ayrıca kendi kişisel imkanlarımla diğer kanallardan da okunması için Türkiye çapında paylaşıyorum. Konumuz özelde delegelik genelde ise siyaset kurumunu, düşürüldüğü düzeyden kurtarma, aslında itibarını koruma ve iade etme arayışı aynı zamanda. Siyaset, işinde gücünde, siyasetle uzaktan yakından alakası olmayan herkesin de yaşamını her alanda direkt etkilediğinden, kimse bu konu beni ilgilendirmiyor diyemez. Bu giriş ile birlikte hemen CHP de delege olmayan, yazılmayan, yazılamayanları kutluyorum. En azından isteyip de yazılmadılarsa da, kendilerinin bir talebi ve çabası olmadıysa ve bilerek ve isteyerek 'bu orta oyununun figüranı olmam' diyerek kenarda duranla...

Kılıçdaroğlu'nun Zihnindeki Yük!

Bazı anlar vardır; zihninizdeki soru, bir dağı sırtlayıp kilometrelerce öteye taşımaktan daha ağır gelir. Umut etmek istiyorum ki, Sayın Kılıçdaroğlu böyle ağır bir yük taşımıyor! Çünkü aşağıda aktaracağım açıklaması ile zihinlere taktığı sorular, kendilerini değersizleştirmiş olanların sadakatini satın aldıklarından oluşturan, cahil Belediye Başkanlarına işaret ediyor. Çocuksu bir özgüven eksikliğinden kaynaklı, zayıflık patolojisi içindeki başkanlar, övgüleri gerçek sanıp içselleştirerek her türlü hataya açık olabilir. Aralarında Adana'nın da bulunduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Mersin gibi nüfusun ve milli gelirin neredeyse yarısına yakınını temsil eden 11 Büyük Şehir Belediyesi kendi atadığı Başkanların yönetimindeyken 'Belediyeleri rant dağıtım merkezi olmaktan çıkarmalıyız' diyen sayın Kılıçdaroğlu neden böyle bir açıklama yaptı? Bu açıklamayı yapmadan önce partili belediye başkanlarına özel olarak bunları söylediğini düşünmemiz gerek; çünkü kamuoy...